Türkiye’de basın özgürlüğü kavramı 1945 yılından itibaren tartışılmaya başlamıştı.

II. Dünya Savaşı bitmişti. Yeni kurulan BM’nin demokratik olmayan ülkeleri üye kabul etmeme kararı üzerine Türk basını da tek parti üzerindeki baskısını arttırmıştı.

Oluşan muhalif hareketin ilk başarısı, Sedat Simavi’nin İstanbul Basın Birliği Bölge Başkanlığa getirilmesi olmuştu.

1945 Şubat’ında ABD’den bir Basın Özgürlüğe Komisyonu geldi. Hükümet yetkilileriyle, siyasetçilerle, İstanbul ve Ankara’da basın mensuplarıyla görüşmeler yapmışlardı. Verdikleri mesaj özetle şöyleydi:

Basın özgürlüğü barışın şartıdır. Savaştan sonra yapılacak barış görüşmelerinde, basın hürriyeti, en önemli şart olarak yer alacaktır.

Basın mensupları olarak sansürün kaldırılması ve basın üzerinde devlet söz geçirme gücünün yok edilmesi konusunda ortak çaba gösterilmesi gerekir.”

Basın öz gürlüğü isteyenlerin hedefinde, kanunlarla pek çok yetkileri sahip olan Basın Birliği vardı.

Nitekim, Basın Birliği’nin kapatılmasına ilişkin bir cümlelik Kanun, 30 Mayıs 1946'da TBMM'de kabul edildi. 18 Haziran 1946'da yürürlüğe girdi: Kanun metni şöyleydi:

Madde 1: 28/6/1938 tarihli ve 3511 sayılı Basın Birliği Kanunu kaldırılmıştır. Türk Basın Birliğinin borç ve alacakları ve mevcutları 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu hükümlerine uygun olarak tasfiye edilir.”

Kanun’un ek maddesine göre, Türk Basın Birliği’nin mevcutları, alacakları ve borçları Birliğin kaldırılış tarihinden itibaren bir sene içinde her basın bölgesinde kurulmuş olan ve kapatılan Basın Birliği ile aynı mesleki amaçları olan Gazeteciler Cemiyetleri arasında paylaştırılacaktı.

Türk basın Birliği’ni kapatan Kanun kabul edilir edilmez, 10 Haziran 1946’da İstanbul’daki Basın Birliği Yönetim Kurulu ve üyelerinin çoğunluğu Sedat Simavi’nin başkanlığında İstanbul Valiliği’ne (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti’nin kuruluşu için gerekli başvuruları yaptılar.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ülkenin tek partili yönetimden çok partili demokratik bir rejime geçme sancılarının başladığı 1946 yılının 10 Haziran günü kurulmuştu.

Kurucuları gazeteci-karikatürist Sedat Simavi, Sadun Galip Savcı, Cihat Baban, Hayri Alpar ve Sait Kesler’dir. Sedat Simavi Cemiyetin ilk genel kurulunda başkan olarak seçilmişti.

Sedat Simavi’yi izleyen başkanlar ise sırasıyla Burhan Felek, Cevat Fehmi Başkut yeniden Burhan Felek, Nezih Demirkent, Necmi Tanyolaç, Nail Güreli, Orhan Erinç ve Turgay Olcayto oldu.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin amacı 19 Ocak 2015 tarihindeki Genel Kurul ’da tazelenen tüzüğünde özetle şöyle vurgulandı:

Gazete, dergi, radyo, televizyon gibi yazılı, işitsel, görsel ve elektronik iletişim ve internet alanlarını kapsayan gazetecilik mesleğini; mesleğin geleneklerini, ahlak ilkelerini korumak; ‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin herkes tarafından benimsenmesini, geliştirilmesini, korunmasını, toplumda yaygınlaşmasını sağlamak, herkesin bilgi edinme, halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını, iletişim, düşünce açıklama, eleştiri ve yorum hakkı ile ifade ve basın özgürlüğünü savunmak; gazetecileri meslekleri içinde maddi ve manevi yönleriyle geliştirmek...”

Bu amaç doğrultusunda çalışan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 4.000’e yakın asıl üyesi bulunuyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti meslek içi eğitim çalışmalarına önem veriyor.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Bugüne dek çıkarılan 64 kitabı, meslektaşları ve iletişim öğrencilerinin yararına sunuldu.

TGC, bağımsız ve bağlantısız meslek örgütü olma kimliğini özenle korumakta, gazetecilerin haklarını korumada, sorunlarını çözme uğraşlarını sürdürmekte.

TGC üyelerine, Hukuksal Danışmanlık, iş davalarında bilirkişi hizmeti veriliyor. Yurdun 31 yerinde temsilciği bulunuyor. Meslektaşlarının çalışmalarını değerlendirmek ve teşvik amacıyla ödüller düzenliyor.