Savaşla yatıp savaşla kalkıyoruz. Haber kanalları sürekli savaşla ilgili yayın yapıyor, medyada, internette her ortamda savaş konuşuluyor.

Her konuda uzman olanlar, savaş konusunda da ahkam kesmekten geri durmadı, durmuyor.

Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasında arabuluculuk yapmasından dem vurup, savaş ortasında kalan insanların dramına kadar her şey konuşuluyor.

Ancak bizim için asıl büyük tehlike yok sayılıyor veya görmezden geliniyor.

Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerjide dışa bağımlıyız.

Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları her geçen gün artıyor. Fiyat artışları bize okkalı zamlarla yansıyor. Ne kadar artacağı bilinmiyor…

Petrol fiyatlarının aşırı artışı karşısında nasıl bir tedbir alındı? Daha doğrusu tedbir alındı mı, birileri bunun farkında mı belirsiz…

Doğalgazın büyük bölümünü Rusya’dan alıyoruz. Rusya, vanaları kapatırsa ne yapacağız bir planımız var mı? İran 3 gün doğalgazı kesince sanayi üretimi durmuştu. Ya Rusya tamamen keserse, başımıza neler gelir farkında mıyız, tedbir aldık mı?

Planınız; ne olduğunu bile bilmediğiniz olmayan ineklerin tezeğini yakmak mı?

Sadece enerjide değil, tarım ve turizmde de büyük tehlike var.

Ülkemize turistlerin büyük çoğunluğu Rusya ve Ukrayna’dan geliyor. Turizm sezonunda Rusya ve Ukrayna’dan turist gelmezse, ki gelmeleri çok mümkün görülmüyor, ne tür tedbir alındı? Turizm çalışanlarının durumu ne olacak, bilen var mı?

Dünyanın en büyük buğday ithalatçısıyız. Yanlış okumadınız, dışarıdan en çok buğday alan ülkeyiz. Kimden mi alıyoruz buğdayı?

Neredeyse yüzde 90’ını Rusya ve Ukrayna’dan…

Rusya ve Ukrayna buğday vermezse ne yaparız, buna ilişkin bir plan geliştiren var mı?

Türkiye’deki verimli tarım arazilerinin büyük çoğunluğu üretim maliyetlerindeki aşırı artış sebebiyle boş duruyor. İnsanlar kendi toprağını ekip biçmiyor, üretim yapanlar da maliyetine bile satamıyor.

Biz ise dışarıya milyar dolarlar verip tarım ürünü alıyoruz. Toprağımızı ekmeleri için milyarlarca doları kendi çiftçimize versek daha sağlıklı olmaz mı?

Yeraltından doğalgaz ve petrol çıkmıyor, mecburuz dışarıdan almaya…

Ancak toprağımız boş dururken Rusya’dan Ukrayna’dan buğday almak, samandan ete kadar her şeyde dışarıya bağımlı olmak hangi aklın işidir?

En azından bu savaş aklımızı başımıza getirsin artık!

Tez elden tarımda yeniden üretime başlamalıyız. Bunun için çiftçiye her türlü desteği vermeliyiz. Başka çare yok.

“Paramız var ki dışarıdan buğday ve et alıyoruz” diye caka satanlar içine düştüğümüz bu çıkmaz karşısında ne düşünüyor?

*****

Cahillik ateşi

Eski zamanlarda bir adada birbirlerinden habersiz 4 ayrı kabile yaşardı. 4 kabile adaya uzun zaman önce gelen bir adam aracılığıyla ateş ile geç de olsa tanışmışlardı.

Bir bilge ve öğrencileri bu adayı incelemek amacıyla gezi düzenlemişlerdi. Bir gemiyle zor da olsa adaya ulaşmışlar, ilk olarak birinci kabile ile karşılaşmışlardı.

Bu kabilede ateşin kontrolü sadece rahiplerdeydi. Ateşin kullanma hakkının kendilerine verilmiş bir kutsal armağan olduğuna kabiledekileri inandırmışlardı. Sadece rahipler ısınıp, sıcak yemek yerken, kabiledekiler üşüyor ve yemeklerini pişirmeden yiyordu.

Öğrencilerinden biri öne atıldı:

- Ben bu kabiledeki herkesin ateşten yararlanmasını sağlayacağım. Onun için burada kalacağım.

Bilge ve diğer öğrenciler onu orada bırakıp yollarına devam ettiler, ikinci kabile ile karşılaştılar.

Bu kabilede ateş yakan kimse yoktu. Ateşi çok eskiden görmüşler. Ateş yakmaya yarayan tüm araçlara tapıyorlardı. Ateşin ilahi bir güç olduğuna inanıyorlardı.

Bir öğrenci daha öne atıldı:

- Ben de burada kalıp, herkese ateşi nasıl yakacaklarını öğreteceğim.

Onu orada bırakıp diğerleri yola devam edip üçüncü kabilenin yaşadığı yere ulaştı.

Bu kabilede ise bir zamanlar ateşi adaya getiren adamın totemlerini yapmışlar, her yere yerleştirmişler ve ona tapıyorlardı. Ateşi getiren adamın tanrı olduğuna karar vermişler, çok uzun zaman önce ateşi görmüşler. Ama sonra kimse ateş yakmayı denememişti.

Öğrencilerden biri daha atıldı:

- Ben de burada kalıp, bu kabileye ateşi nasıl kullanacaklarını öğreteceğim.

Diğerleri adayı gezmeye devam edip, dördüncü kabilenin köyüne vardılar.

Dördüncü kabile de ateşin kendisi tanrı yerine konulmuştu. Ateş yakmayı yine bilmiyorlardı. Ama hep ateşin gücü, kutsallığı hakkında konuşuyorlardı.

Başka bir öğrenci de bu köyde kalmak istedi. Bilge ve öğrencileri adayı biraz daha gezip dört köyde kalan öğrencileri almak için tekrar aynı yolu izleyerek geri döndüler.

Birinci köye vardıklarında öğrendiler ki; öğrenci ateşi herkesin kullanabileceğini söyler söylemez, rahiplerce suçlanmış, rahiplerin kışkırtmasıyla bir yabancının sözlerine inanmak yerine kendi rahiplerine inanan kabiledekiler, öğrenciyi yakalayıp rahiplerinin ateşiyle yakmıştı…

İkinci köydeki öğrenciyi almaya gittiklerinde, buradaki öğrenci halkın tapındığı aletleri kullanarak ateş yakar yakmaz halk korkmuş, tapındıkları nesnelerin böyle kullanılmasına tepki göstermiş ve öğrenciyi öldürmüşlerdi.

Üçüncü köydeki öğrenci, önemli olan ateşi yakmanız, bir insanın totemine tapmak doğru değil diye söze başlayınca hemen onu da öldürmüşlerdi.

Dördüncü köydeki öğrenci de ateşe tapmanın doğru olmadığını, önemli olanın ateşi kullanmak olduğunu, ateşin aslında ne olduğunu anlatmaya başladığı anda öldürülmüştü.

Bilge ve kalan diğer öğrenciler çaresiz gemiye döndüler, adadan uzaklaştılar. Bilge başlarına gelen acı durumdan çıkarılacak ders için öğrencilerine dedi ki:

- Cahiller bildiklerini doğru zanneder, onlara yeni bilgiler öğretmek istediğinizde size direnirler. Yeni bilgiler cahiller için huzursuzluk kaynağıdır. Cahillere herhangi bir şey öğretmek de çok zordur. Gerçekten bilgili insanlardan nefret ederler. Onları yakarlar ve kendilerine göre cezalandırırlar.

*****             

TEBESSÜM

Emir

IV. Murat’a sordular:

- Yardıma alışana ne olur?

IV. Murat cevap verdi:

- Emir almaya da alışır!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İyiliği yalnız iyiler anlar, kötülüğü herkes.

Cenap Şahabettin