Bugün Tasvir-i Efkâr gazetesi ve ilk kurucusu Şinasi’den söz edeceğim
28 Haziran 1862’de İbrahim Şinasi tarafından Tasvir-i Efkâr gazetesi yayınlanmaya başlamıştı. Şinasi, 1865'te Fransa'ya gittikten sonra gazeteyi bir süre Namık Kemal çıkardı. O da Avrupa'ya gidince Recâîzâde Mahmud Ekrem yayınladı. Mayıs 1910'dan sonra gazete "Yeni Tasvîr-i Efkâr" adıyla Ebüzziya Tevfik tarafından devam ettirildi. 1925 yılına kadar yayınını sürdürdü. Kapatılmalarda adı Tevhîd-i Efkâr, Tenvîr-i Efkâr, İntihâb-ı Efkâr, Tefsîr-i Efkâr olarak değiştirilmişti. Başyazar Velid Ebüzziya olmuştu ama, 1920'de Malta'ya sürülünce gazete kapandı, 1921'de tekrar çıktı. 1925'te İstiklâl Mahkemesi'nce gazete kapatıldı.
Ziyad Ebüzziya 1940 yılında gazeteyi tekrar yayınladı. 1945'te gazete Tasvîr adıyla, Cihat Baban yönetiminde 1949'a kadar devam etti. Defalarca kapatıldı, mahkûm oldu. İktidarlara karşı eleştirel tutumuyla basın tarihinde yer aldı.
Şinasi, Ruslarla yapılan Şumnu Savaşında şehit düşen Bolulu bir topçu yüzbaşısının oğluydu. Anası onu okutabilmek için büyük zorluklara katlanmıştı. Ancak ilkokul düzeyine kadar okutabilmişti. Daha yukarısını okumaya, yoksullukları engel olmuştu. Zekiydi, yetenekliydi. İlkokul öğrenimi olmasına karşın, Tophane Kalemine memur olarak kabul edilmişti. Okumak ve öğrenmek aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Tophane kaleminde çalışan diğer katiplerden bir şeyler öğrenmeye çabalıyordu. Kısa zamanda Arapça ve Farsça’yı öğrendi. Bu yetmedi, Osmanlı hizmetine girmiş bir Fransız’ın peşine düşmüş ve bir süre sonra Fransızca’yı da öğrenmişti. Tam bir bilgi oburuydu.
Ülkede Tanzimat ilân edilmişti. Batıya ilk gönderilen iki Türk öğrencisinden biri o olmuştu. Büyük Reşit Paşa ile Paris’te öğrenciyken tanışmış ve onun yardımını görmüştü.
Henüz kırk beş yaşındayken, bundan tam 135 yıl önce dimağ yorgunluğunun yol açtığı beyin tümörü nedeniyle, 5 Ağustos 1826’da doğduğu İstanbul’da 13 Eylül 1871’de hayata gözlerini yumdu.
Şinasi, Fransa’da matematik, tarih, doğa ve toplumsal bilimlerle ilgilenmişti. Edebiyat ve dil konularındaki çalışmalarını sürdürdü. 1851'de Société Asiatique'e üye seçildi. 1854'te Paris dönüşünde bir süre Tophane Kalem’inde çalıştı. Batılılaşma hareketinin öncülüğünü yaparak dil, edebiyat ve düşünce yaşamının gelişmesinde etkili oldu. Meclis-i Maarif üyeliğine atandı. Encümen-i Daniş'te “ilimler akademisi” görev yaptı. Eğitim ve öğretim kurultayına sakalını keserek geldiği için üyelikten çıkarıldı.
Gazeteyi Namık Kemal'e bırakarak, 1865'te Fransa'ya gitti. Orada sözlük çalışmalarına yoğunlaştı. 1867'de İstanbul'a döndü. Kısa bir süre sonra yeniden Paris'e gitti. Burada kaldığı iki yıla yakın sürede, Fransa Ulusal Kitaplığında araştırmalar yaptı. 1869'da İstanbul'a dönünce bir basımevi açtı. Siyasetle tamamıyla ilgisini keserek, yalnız yayın işleri ile uğraştı. Tek amacı, hazırladığı Türkçe Sözlüğü yayımlamaktı. Ancak bunu gerçekleştiremeden genç yaşta öldü
Şinasi, ülkenin uygarlaşması için gazete çıkarmış, makale, şiir ve oyun yazmış, sözlük çalışmaları yapmıştı. Dilin yalınlaştırılması ve edebiyatın halkın anlayabileceği bir dille yazılması çabasının ilk örneklerini ortaya koymuştu. Tanzimat’tan sonraki Türk edebiyatında akılcılığın ilk temsilcilerinden birisi oldu. Düz kafiye ile Münâcât, İlâhi, Arz-ı Muhabbet benzeri şiirleri yazdı.
Arz-ı Muhabbet adlı şiirinin bir bölümü şöyle:
Eşi yok bir güzeli sevdi beğendi gönlüm
Kıskanır kendi gözümden yine kendi gönlüm
Gâhi hasret iken ol sîneye sîpem kavuşur
Sanma gönlümde olan derd-i muhabbet savuşur
Yaseminden bile nâziktir o boy-bos anda
Sarmaşık vâri sarılsam eğilir ol anda
..............
Şinasi, İmparatorluğun iktisadi ve toplumsal yapısının gelişimine ilişkin sorunlara değinmiş, halkın yönetiminde söz sahibi olması düşüncesini savunmuştu. "Ulus", "özgürlük", "kamuoyu", "yasal haklar", "basın özgürlüğü gibi", o günlerde duyulmamış, bir çok yeni kavramları tartışma gündemine getirmişti.