Heyerdahl’ın 1955-1956 keşif seferi ile başlayan bilimsel çözümlemeler furyası, Paskalya Adası’na ilk yerleşenlerin Polinezyalılar olduğu konusunda güçlü bir uzlaşıyla sonuçlandı. Güney Amerika Yerlilerinin tersine, önemli bir denizcilik deneyimine sahip olan Polinezyalılar, Havai ve Yeni Zelanda gibi adalarda koloniler kurmuşlardı.
Bazı bilim insanları, (Şili’de bulunan bazı Doğu Paskalya Adası üslubu mızrak başları gibi) Güney Amerika ve Polinezya kültürlerinin iç içe geçtiğini gösteren her türlü kanıtın. Yeni Dünya’ya ayak bastıktan sonra, yurtlarına dönmüş olabilecek Polinezyalı denizcilere bağlanabileceğini iddia edecek kadar ileri gitmişlerdi.
Bunlar, kaşiflerin doğuya değil, batıya yelken açtığını savunmaya devam eden Heyerdahl’ı pek ikna edememişti. Tarih yazımı dalgasına direnmeyi sürdürmüş, adaları tekrar ziyaret etmiş ve ona kulak verenlerin sayısı giderek azalmasına rağmen, tezlerini savunmuştu.

Ne var ki, bu onun başarılarını küçültmez. Paskalya Adası’na ilk bilimsel keşif gezisini düzenleyen ve kendisine eşlik eden bilim insanlarına, kendi araştırmalarını önyargılardan uzak bir şekilde sürdürmelerini sağlayan Heyerdahl’dı. Ayrıca diğer araştırmacıları oraya çeken ve ‘moai’ yontucularını araştırmayı sürdürmelerinin esin kaynağı Heyerdahl’ın ünlü keşif gezileriydi.
Paskalya Adası’na ilk önce Polinezyalıların yerleştiğine ilişkin görüş üzerinde uzlaşılması, en azından dev heykellere kısmi bir açıklama getiriyor. Atalara tapınma tüm Polinezya’da yaygındı, dolayısıyla ‘moai’ adalı kabileler ya da ailelerin ölülerini yüceltmek amacıyla diktikleri bir çeşit anıt olabilir. En büyük ‘moai’nin tepesine yerleştirilen kırmızı taş bloklar, Markiz Takımadalarında yas işareti olarak, bir ölü imgesinin üzerine taş koyma gelenekinden gelmiş olabilir.
Bununla birlikte, bu ‘moai’ konusunda Cook’un kısa ziyareti sırasında, gözüne çarpan bir başka gizem var. Birçok heykel platformlarından devrilmişti ve bazılarının kafaları açıkça bilinçli olarak koparılmış durumdaydı. Moai’leri için bu kadar olağanüstü bir çaba harcamış olan bir halk, neden onları devirmiş olabilirdi? Heykellerin sapasağlam durduğu Roggeveen’in, 1772 yılındaki ziyareti ile Cook’un adaya ulaştığı 1784 tarihleri arasında ne olmuştu?

Heyerdahl, Avrupalılardan önce gelip, ilk Güney Amerikalı yerleşimcilerle savaşa tutuştuklarını söylediği Polinezyalı göçmenleri suçluyordu. Adayı yöneten ‘uzun-kulaklılar’a karşı, “kısa-kulaklılar”ın ayaklanmasını anlatan ada söylencelerine tekrar başvuruyordu. Yeni kurgusuna göre, belki de kısa kulaklılar, hem uzun kulaklıları, hem de onların heykellerini devirmiş olabilirlerdi.
Gerçi arkeolojik kanıtların yokluğu, Heyerdahl’ın teorisini bir kez daha köşeye sıkıştırmıştı. Paskalya Adası tarihinin bu kesitinde ya da aynı şekilde diğer kesitlerinde, yeni kültürel etkilerin aniden araya girdiğine dair hiçbir mimari ya da el sanatlarına ait bir iz yoktu.
Devamı haftaya…