Konuşmak, en iyi haliyle dürüst bir yalandır. Sessizlik ise en kötü haliyle, çıplak bir gerçek.

Der Mirdad ve devam eder,

Çok fazla konuşmaktan kaçının. Belki de dile getirilen bin sözcük içinde, sadece bir tanedir gerçekten söylenmesi gereken. Diğerleriyse, zihni köreltir, kulağınızı şişirir, dilinizi usandırır ve hatta kalbinizi kör eder.

Yazılan bin sözcük içinde, belki de bir tanedir, gerçekten, dürüstçe yazılması gereken. Geri kalanı ise israf edilen mürekkep, kağıt ve dakikalardır.

Bu hafta sessizlik fikri değil, sessizliğin kendisinden söz etmek istedim. Çünkü sessizlikten başka hiçbir belirli düşünce zihnin doğal hali olamaz.

Gerçekten sessiz kalmak demek kavramlara gerçeklik atfetmekten vazgeçmektir. Kavramlar ve sözler zihnimize aittir. Zihnimiz kavramları değiştirir hatta çarpıtır.

Peki gerçekten sessiz kalabilir miyiz? Sessizlik için önce olgunlaşmak mı gerekir?

Zihin kendi doğal halindeyken, her deneyimden sonra, daha doğrusu sessizlik zemini üzerinde meydana gelen her deneyimden sonra, kendiliğinden sessizliğe dönüş yapar.

Çiçek çevreyi kokuyla doldurur, mum ışıkla. Onlar konuşmazlar ama sadece varlıklarıyla bir ortamı değiştirirebilirler.

Siz mumun fotoğrafını çekebilirsiniz, onun ışığını değil. Bir insanı, onun adını ve görünümünü bilebilirsiniz ama onun etkisini bilemezsiniz. Hiç konuşmasa dahi onun varlığı, orada oluşu bir eylemdir. Sanılanın aksine sessizlik eylemsizlik değildir.

Sustuğumuzda sessizlik vardır. Konuşurken, sözler söylenirken sessizlik yine vardır. “Göreli olan sona erdiğinde, mutlak kalır.”

Sözler söylenmeden önceki sessizlik, sözler söylendikten sonraki sessizlikten farklı mıdır dersek; Sessizlik birdir. Sessizlik olmadan sözler işitilemez. O her zaman orada, sözlerin ardındadır. Dikkatinizi sözlerden sessizliğe çevirdiğinizde sessizliği duymaya başlarsınız.

“Ayrımsızlık ancak sessizlik içinde konuşur. Farkları taşıyan sözcüklerdir. Tezahür etmemiş olanın adı yoktur, bütün adlar tezahür etmiş olana verilir. Sözcüklerden öte olanı sözcüklerle ifade etmeye uğraşmak boşunadır.”

Az sayıda insan sessizliği tecrübe etmiştir. Çünkü çoğu insan sessizliği gürültüsüzlük zanneder. Sessizlik boş bir şey de değildir, gürültüsüzlükte…

Sessizlik bir fenomendir.

Hayali olmanın aksine, gerçektir. Herkesin içinde mevcut olan, göremediği bir gerçek.

Sessizlik iç dünyanın bambaşka bir lezzetidir.

İç dünyanız aslında sessizdir. İç dünyanızın kendine has güzelliği bu sessizlikten gelir. Gerçek özünüzde gürültü yoktur. Oraya hiçbir sözcük erişemez. Sadece siz erişebilirsiniz.

Hayatlar gelir geçer ama varlığının ebedi sessizliği aynı kalır. Bu senin sessizliğin değil. Bu sensin.

Bu senin sahip olduğun bir şey değil, o sana sahip ve onun yüceliği de burada.

Sessizlik öyle derindir ki hiç kimse yoktur, sen bile. Ve bu sessizlik gerçeği, sevgiliyi ve yüzlerce güzel şeyi beraberinde getirir.

Bu bir arayıştır, azıcık bile idraki olanlara, onların kalplerine duyulan özlemdir.