Bizlere en büyük öğretisi ‘Kalemine efendi kal, gerekirse kır ama satma’ sözü olan meslek büyüğümüz Sedat Simavi’nin (11 Aralık 2013) 60. Ölüm yıldönümüydü. Simavi hakkında kısa ansiklopedik bilgi vermek istiyorum.
Sedat Simavi, 1896'da İstanbul'da doğdu. Babası Samsun mutasarrıfı Hamdi bey'di. Anne tarafından dedesi eski sadrazamlardan Saffet Paşa'dır. Orta ve lise tahsilini Kadıköy'deki Saint Joseph Fransız Lisesi ile Galatasaray Lisesi'nde yaptı. 1912’de Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Ayrıca Galatasaray Lisesi'nde tarih öğretmenliğinde bulundu. Bu kısa hizmetten sonra yazı hayatına atıldı.
"Ankara’nın Koyunu, Sonra Çıkar Oyunu." (çizen: Sedat Simavi). Güleryüz dergisi "Zafer ve Galibiyet Nüsha-i Fevkaledesi" Ekim 1922, İzmir'in kurtuluşunun hemen ardından yayımlanmış.Sedat Simavi, İnci, Diken, Karikatür gibi mizah dergilerini yayınladı. 1916'da haftalık olarak yayımlamaya başladığı Hande dergisiyle basın hayatına başladı. 1917’de Pencere ve Casus isimli ilk konulu Türk filmlerini yönetti.
Mizah alanında da eserler veren Simavi’nin Yeni Zenginler (1918) ve Kadınlar Saltanatı (1920) isimli karikatür albümleri vardır. Sedat Simavi devrinin en ünlü haftalık dergisi olan Yedigün çıkarmış, böylece Türk basın hayatına mecmuacılıkta büyük yenilikler getirmiştir. 1920’de Dersaadet adıyla günlük bir gazete çıkardı; Kurtuluş Savaşı yıllarında yayınladığı Güleryüz isimli mizah dergisiyle Kuvayi Milliyecileri destekledi. 1921-1930 yılları arasında Hanım, Hacıyatmaz, Yıldız, Meraklı Gazeteci, Yeni Kitap, Arkadaş gibi çok sayıda dergi yayımladı. 1933’te çıkardığı haftalık Yedigün ve 1935’te devraldığı Karagöz isimli dergilerin yayımını uzun yıllar sürdürdü.
Sedat Simavi, 1946’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer almış ve 1949’a kadar başkanlığını yürütmüştü. Ölümünün ardından Sedat Simavi Vakfı tarafından verilen Sedat Simavi Ödülleri, daha sonra kurucusu olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilmeye başlamıştı.
Sedat Simavi, 1 Mayıs 1948’de Hürriyet gazetesini kurdu ve başyazarlığını yaptığı bu gazeteyi Türkiye’nin en çok okunan gazetesi durumuna getirdi. Hayatının sonuna kadar da gazeteci olarak "Hürriyet"te başmakaleler yazdı.
Türk basınının duayeni Sedat Simavi, “İnşallah ben bu verimsiz tarlada namuslu olarak gazetecilik yapacağım. Muvaffak olursam ne âlâ, muvaffak olamazsam talihime küseceğim” demişti.
Sedat Simavi, Hürriyet gazetesini, “tarafsız değil, müstakil olacak” demişti. Hükûmetin maddi yardım tekliflerini de bağımsız yayıncılık uğruna ve Ankara’yı öfkelendirmek pahasına reddetti.
Türkiye’de medyanın ilk demokratik hak hareketi örgütlenirken, genç gazeteciler Sedat Simavi’yi lider seçmiş ve şöyle demişlerdi: “Bizim ‘çalışan’ ve ‘çalıştırana’ karşı tarafsız, anlayışlı, insaflı, korkusuz ‘çalıştıran’lardan bir lidere ihtiyacımız var.”
Sedat Simavi’nin meslektaşlarımıza öğüdü kulaklara küpe oldu mu bilmiyorum: O, genç meslektaşlarına gazeteciliğin yorucu ama onurlu ve keyifli bir meslek olduğunu vurgularken şu önermede bulunmadan da edememişti: ‘Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.’
Sedat Simavi'nin gazetecilik dışında da çeşitli eserleri vardı; Fuji-Yama adıyla bir roman, Ceza ve Hürriyet Apartmanı adıyla 2 piyes yazmıştır. Hürriyet Apartmanı, 1945'te filme de çekilmiş. Talat Artemel başrolünü oynamıştı.