Sokaktaki vatandaşın birçoğu, muhalefetin yetersiz olduğunu; iktidarın, muhalefet boşluğundan yararlandığını, hatta oy verecek parti kalmadığını iddia ediyor…

Siyasi partilerin şeceresini tutan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kayıtlarına göre Türkiye’de 104 siyasi parti var…

Şaka gibi ama sadece 2020 yılında 27 yeni parti kuruldu.

Bu kadar çok siyasi parti olmasına rağmen halk muhalefet yok diyorsa çok ciddi başka sorunlar var demektir…

Ülkemizde aklına gelen herkes, bir şekilde üç beş kişiyi etrafında toplayabilen birileri veya siyasette birkaç milim yol aldığını sananlar hemen parti kuruyor.

Üyesi olduğu partiden birkaç arkadaşı ile ayrılıyor ve hemen bir hareket başlatıyor…

Üç beş dernek ziyaretinden sonra da partileşme kararı alıyorlar…

Ülkemiz sıradan bir dernek kadar bile etkinliği olmayan parti çöplüğüne dönüyor.

Öyle ilginç partiler var ki, aklınız durur…

Umut Partisi, Güzel Parti, Yeni Yol Partisi, As Parti, Kadın Partisi, Devlet Partisi, Uyanış Partisi, Cesur Düşünce Partisi, Bizim Parti isimleriyle dikkat çekenler…

Asıl düşünülmesi ve irdelenmesi gereken konu niçin bu kadar çok parti kurulduğudur…

Çok acıdır ama ülkemizde partiler kişisel heves ve hırsla kuruluyor.

Herhangi bir partide kişisel istikbal göremeyen veya beklediği, umduğu makamı alamayan, liderlik yarışına girip kaybeden yeni parti kurmayı tercih ediyor.

Fikir ayrılığından çok, kişisel hırs ve çıkar hesapları öne çıkıyor.

Çok acıdır ki, parti kuranların birçoğu “Sadece ben, illa ben, yalnızca ben” kafasıyla hareket ediyor…

Ülkenin kalkınması, devasa sorunlarımızın çözümü için bir proje, bir plan, bir program hazırlayıp da partisine kabul ettiremeyen, bu projeyi ve programı uygulamak için parti kurana rastladınız mı?

104 parti var, memleketin sorunlarının çözümü için 104’ten vazgeçtim, 4 ayrı fikir, öneri getiren var mı?

Daha açık dille ifade edelim…

2020 yılında sadece 27 parti kuruldu. Herhangi bir partinin ülkemizin sorunlarına çözüm için önerdikleri bir planı veya programı var mı?

İşsizliğe nasıl çözüm getirecekler, enflasyonu nasıl düşürecekler, terörü nasıl önleyecekler, eğitimdeki, sağlıktaki çıkmazla ilgili programları nedir, özelleştirme için ne düşünüyorlar, dış politikada nasıl adım atacaklar?

Bütün bu sorunlarla ilgili tek söz eden var mı?

Söylenen tek şey, memleketi ben kurtaracağım!

İyi de nasıl kurtaracaksın?

Önce kurtarıcılardan kurtulmak lazım…

*****

40 paralık adamlar

Toplumumuzda çok kullanılan bir sözdür; “Kaç paralık adam ki!”

Yaşlılar daha iyi bilir. Eskiden öğrenciler de parayla değerlendirildi. “40 paralık adamlar” denilirdi.

Eylem yapan, hakkını arayan öğrencinin genel adıydı bu; “40 paralık adamlar.”

Peki, neden 10, 20, 30 değil de 40 paralık adamdı öğrenciler?

1924 yılının Kasım ayı.

İstanbul’da tramvay şehir ulaşımı Konstantinopol isimli bir Belçika şirketine aitti.

Cumhuriyet kurulduktan sonra yabancı şirketlerle masaya oturulmuş ve sözleşmeye bazı şartlar konmuştu. Bu şartlardan birine göre öğrenciler kimliklerini göstermek şartıyla yarı fiyatına tramvaya binecekti.

Belçika şirketi Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm şartlarını kabul etti. Tramvayda tam bilet 80 para, öğrenci 40 paraydı.

Ancak Osmanlı döneminde her istediği yapılan Belçika şirketi sorun çıkarıyordu. Öğrencilerden de tam bilet parası, yani 80 para istiyordu.

15 Kasım 1924’te Tıp Fakültesi öğrencileri örgütlendi. İstanbul’un tüm duraklarında tramvaya binecekler ve 40 para ödeyeceklerdi.

Harbiye durağından binen bir grup öğrenci 40 para verince biletçi kabul etmedi ve tramvayda olaylar çıktı.

Kavganın büyümesi üzerine vatman tramvayı durdurdu. Olay yerine yetişen şirket işçileri ile öğrenciler arasında arbede yaşandı.

Yoldan geçen bazı vatandaşlar da hakkını arayan öğrencilere tepki gösteriyordu: “Ne olacak, bunlar 40 paralık adamlar.”

Bir anda iki el silah sesi duyuldu ve iki öğrenci vurularak yaralandı.

Silahı ateşleyen polis, Harbiye Karakoluna sığınarak linçten zor kurtuldu.

Ertesi gün İstanbul’daki tüm üniversite öğrencileri ayaklanmıştı.

Belçika şirketinin Beyoğlu’ndaki Metrohan’da bulunan merkezini bastılar. Şirket yetkilileri canlarını zor kurtarıp Sirkeci’de bulunan Sansaryanhan’daki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sığındı.

Polisin ve şirket yetkililerinin tüm girişimlerine ve sözlerine rağmen olaylar 3-4 gün yatışmadı.

Sonunda 21 Kasım 1924’te, Konstantinopol şirketi pes etti. Artık öğrenciler her yerde tramvaya 40 paraya binecekti.

Bu, Cumhuriyetin ilk toplu öğrenci eylemiydi ve başarıyla sonuçlanmıştı.

Bugün öğrenciler toplu ulaşım araçlarına yarım biletle biniyorsa, 1924 yılındaki o “40 paralık adamlar” sayesindedir.

Eskilerin öğrencilere “40 paralık adamlar” demesinin nedeni de budur.

*****

TEBESSÜM

Ayakta

Temel, durakta bekleyen belediye otobüsüne binmiş. Tek boş yerin şoför koltuğu olduğunu görünce oraya oturmuş.

Şoför gelmiş; “Kalk bakalım” demiş. Sinirlenen Temel itiraz vermiş:

- Her gün biz ayakta gidiyoruz, bugün de sen git!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan şu dünyada sadece, ‘sevdiği insanın’ kusurlarını görmezden gelir.

Paul Auster