Kimi mi? Mesela Aziz Yıldırım'ı...
Neden mi? O kadar çok suçu var ki! FETÖ kumpasıyla cezaevinde o kadar yattı, üzerinde tepinen onca insan daha mahkeme başlamadan onu "suçlu" ilan etti. Olayın kumpas olduğu, çok komplike planlandığı ortaya çıktığı halde yine hedefte... "Neden FETÖ hakkında çok şiddetli açıklamalar yapmadı" diye suçlanıyor şimdi de. Kim tarafından mı? Ergenekon kumpasına yazdığı 7 kitap ve bir yığın köşe yazısıyla "çanak tutan" ve kumpasın tıkır tıkır işlemesine katkı sağlayan en önemli isimlerden biri olan şahıs tarafından...
Sen misin FETÖ'ye küfretmeyen... Ettiysen de, en ağır eleştirileri yönelttiysen de ben duymadım, o zaman yapmadın arkadaş.
Asalım gitsin...
Sonra bir suçu daha var Aziz Yıldırım'ın. Takımı tökezledikçe çıkıp bir takım açıklamalar yapıyor. Federasyona, hakemlere vesaire sallayıp duruyor. Ama laf arasında çok önemli şeyler de söylüyor fakat üzerinde ısrarla durmuyor.
Mesela, Galatasaray'a Türkiye Kupası'nın kaybedildiği maçın ardından yaptığı açıklamalarda tribün olaylarına dikkat çekti. "Uyuşturucu var, esrar var, hap var, alkol var" diye yakındı. İşin en can alıcı yanı burasıydı aslında. Ama Aziz Yıldırım, o kadarını söyleyip sustu. Fenerbahçe tribünlerini bir gruba yasakladı, kombine satmadı onlara. Kendi açısından gereğini yaptı ama devamını getirmedi sözlerinin. Çuvallar dolusu transfer bedeli ödeyen koca koca takımların milyonlarca taraftarı olmasına rağmen tribünlere 15-20 bin kişi zor gidiyorsa bunun sebebi sadece bilet fiyatları, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar falan değil.
İşte Aziz Yıldırım'ın laf arasında "uyuşturucu, esrar, hap, alkol ne ararsan var" diye geçiştirdiği olay yüzünden.
Passolig'in gereklerini yerine getirmeyen yetkililer sayesinde, tribünleri şekillendiren, gelen taraftarları "senin sesin iyi çıkar, üst trübüne geç" diye yönlendiren ve adeta terör estiren gruptan söz ediyordu Aziz Yıldırım.
Daha önce bu sütunda "mor suratlılar" diye ifade ettiğim, taraftarı fazla kulüplerin başına bela olmuş ama hiç kimsenin de "Kim bunlar?" diye soramadığı çetelerden söz ediyorum.
Stad önünde bozuk paraları toplayan, adeta haraç kesen, takımının maçını "geçim kapısı" gören ve gerçekten de geçinebilen bir güruh.
Daha önce takımının maçını kaçırmayan ama artık stadın önünden bile geçmeyen birkaç taraftarı çevirin sorun bakalım. "Takım kötü, transfer yapmadılar" mı diyecek, "biletler pahalı" mı diyecek, yoksa "Paramızla rezil oluyoruz, bir de üzerine dayak yiyoruz, itilip kakılıyoruz kardeşim, korkuyoruz" mu diyecek?
İşte, Türk futbolunun en önemli "kriminal" sorunlarından birini öyle laf arasında geçiştirdiği için de asılmayı hak ediyor Aziz Yıldırım...
* * *
Yarın akşam, Hırvatistan karşısında önemli bir maça çıkacağız. Tüm renkler Ay-Yıldızlı formada buluşacak. Ama hem takım huzursuz, hem de futbolseverler. Neden? Milli Takım'ın "vazgeçilmezi" gözüken bazı as futbolcular kadroya alınmadığı için.
Fatih Terim'i de asalım o zaman...
Fransa'da neler yaşandığını kamuoyuyla paylaşıp, kadroya almadığı futbolcuları yerin dibine batırmadığı için hakediyor asılmayı. Yönettiği kulübü batırdıktan sonra Türk futbolunu babalarının çiftliği gibi yöneten yöneticileri kamuoyunun önüne atmadığı için de hak ediyor...
Her şeye efelenirken, "Ben taktik verirken, cep telefonuyla oynayanları, gece yarısı odama gelip prim pazarlığı yapanları bu takıma almam kardeşim" diyerek spor kamuoyunun ağzına kocaman bir sakız tutuşturmadığı için hakediyor belki de asılmayı.
Peki, Terim çok mu masum, çok mu günahsız Milli Takım'ın bugün yaşadığı huzursuzluk konusunda. Elbette hayır.
Bir yığın laf edip, hiç bir şey söylemediği basın toplantısında "Doğmamış bebeğe küfredildi" derken yutkundu, çok haklıydı, öfkesine de kimse bir şey diyemez. Ama o küfredenler, milli kaleci Volkan Demirel'in de çocuğuna, eşine küfretmişti. Koro halinde hem de, dakikalarca... Daha maç başlamadan, takım ısınmaya çalışırken.
Sen ne yaptın?
Çıkıp tribünlerin susturulması için yetkilileri harekete geçireceğine, aşırı derecede morali bozulan, hatta sinirlenen Volkan'a arabanı verdin evine gönderdin. Sonrasında bunun "suç" olduğunu fark edip, tekrar stada çağırdın Volkan'ı. Senin arabanla gitti, senin arabanla geldi...
Sonra ne oldu? Arkasında durmadın, savunmadın, küfredenlere haddini bildirmedin. Sustun ve Volkan Demirel'i Milli Takım'a almadın. "Özür dilesin" şartı koydun...
Haydi şimdi, Volkan'ı da asalım...
Bu yıl tribünler geçmiş yıllardan daha gergin, daha fazla provokasyona açık olacak beyler. Aklınızı başınıza toplayın. Ne lafı eveleyip geveleyip bombayı ortaya bırakıp kenara çekilin, ne de "uyuşturucu var, esrar var, hap var, alkol var" dedikten sonra hiç bir şey yokmuş gibi davranmayın.
Ya oturduğunuz koltuğu doldurun, ya da çekilin köşenize paranızın sefasını sürün. Ama sahada rakiplerinizle futbol oynayın, bizimle oynamayın...