Bir çınar daha aramızdan ayrıldı. Türk memur sendikacılığının kurucularından ve efsane isimlerinden Prof. Dr. Mehmet Hanefi Bostan, 22 Mart 2024 Cuma günü Hakkın rahmetine kavuştu.

Hanefi Bostan, henüz memur sendikacılığının adı bile anılmazken, hatta memurlar sendika adından ürkerken sendika çalışmalarına başladı.

1992 yılında Türkiye Kamu Sen’in kuruluş çalışmalarında yer aldı.

İstanbul Fındıkzade’de köşe başındaki küçük bir dairede başlayan sendika çalışmaları, Hanefi Bostan ve onun gibi vefakâr 3-5 arkadaşı sayesinde bugün tüm Türkiye’de örgütlendi.

Dile kolay, 1992 yılından beri tam 32 yıldır İstanbul’da Türk Eğitim Sen Şube Başkanlığı yaptı. Zaman zaman Türkiye Kamu Sen İstanbul İl Temsilciliği görevini de yürüttü.

Bugün sarı sendikacılık yapanlar, sığındıkları sendikalarının çatısı altında makam mevki kovalayanlar, kendilerine verilen koltuğa koşarak otururlarken; Hanefi Bostan, hiçbir zaman kendi çıkarları için hareket etmedi. Makam mevki peşinde gitmedi, hiçbir engel tanımadan sendikacılık mücadelesini sürdürdü.

Günümüzde memur sendika aidatlarının büyük çoğunluğu devlet tarafından ödeniyor, Hanefi Bostan 1992 yılında sendikal mücadeleye başladığında memurlardan aidat bile kesilemiyordu. Sendikacılığın yasal bir dayanağı bile yoktu.

Yılmadı mücadelesini sürdürdü. Kimi zaman çadırda kendisi gibi azimli ve kararlı arkadaşlarıyla oturma eylemi, kimi zaman da açlık grevi yaptı.

Sonunda mücadelesi ses getirdi.

Günümüzde 11 kolda memur sendikaları faaliyet gösteriyorsa, 10’dan fazla memur sendikası konfederasyonu kurulabilmişse…

Bugün memur sendikalarının bir kanunu varsa, örgütlenebiliyorlarsa, toplu sözleşme görüşmeleri yapılabiliyorsa Hanefi Bostan ve onunla hareket eden fedakâr arkadaşları sayesinde olmuştur.

Hanefi Bostan sadece sendika çalışmalarıyla sınırlı kalmadı.

Rektörlüğe atanan birçok profesörün yayınlanmış tek bir makalesi bile yokken Hanefi Bostan, o kadar yoğun sendika çalışmaları arasında makale, bilimsel çalışma ve kitap olarak 79 yayına imza attı.

Ayrıca aralarında “Karadeniz’de Nüfus Hareketleri ve Nüfusun Etnik Yapısı”, “Harşit Vadisinin İdarî, Sosyal ve İktisadî Tarihi” gibi önemli eserlerin de yer aldığı yayınlanmış 5 kitabı bulunmaktadır.

Bugün birileri Karadeniz üzerinden oyunlar tezgâhlarken Trabzon’un Fethi ve Türkleşmesi gibi özellikle Doğu Karadeniz’in tarihi ve Türk nüfusu hakkında çok önemli bilimsel çalışmalar yaptı.

Türkiye yalnız önemli bir sendikacıyı değil, aynı zamanda iyi bir bilim adamı ve çok iyi bir tarihçiyi de kaybetti.

Mekânı cennet olsun…

*     *     *

  Bir hoş seda bırakabilmek

Sen öldükten 1 saat sonra ağlamalar azalır. Ailen eve gidip yakınlarının yeme içme işiyle ilgilenmeye başlar. Bu sırada bedeninde organizmalar çalışmaya başlar.

İki saat sonra evini arayıp cenazeye katılamayanlar mazeret bildirirler. Bu sırada evindeki taziyeye gelenler spor ve siyaset konuşmaya başlar.

Altı saat sonra birinci dereceden yakınların hariç diğer herkes evine dönüp, bir sonraki gününü planlamaya başlar.

24 saat sonra iç organların çözünmeye başlar. Bu sırada telefonuna ölümünü bilmeyen kişilerin aramaları, reklam mesajları gelmeye devam etmektedir.

İki hafta sonra çocukların miras paylaşımı için bir avukatla görüşür ve tırnaklarınla dişlerin dökülmeye başlar.

3 ay sonra eşin televizyonda bir komedi filmine güler ve bedenin sıvılaşmaya başlar.

Ölümünün birinci yıldönümünde birisi; “Vay be, bu kadar oldu mu? Daha dün gibi” der ve vücudundaki asit kefenini eritir.

On yıl sonra bir arkadaşın eski bir fotoğrafta görüp hatırlar. Bedeninden geriye kalan sadece kemiklerdir.

İşte bu dünyadaki varlığının tamamen unutulması, bu kadar kısa süre alır. Şimdi bugün kafana taktığın kişi ve olayları tekrar gözden geçir.

Biriktirdiğin hiçbir şey senin değil, insanlığın ve kulluğun haricinde.

Bu dünyadan bir hoş seda bırakıp geçip gidebiliyorsan sana her gün bayram.

(Alıntıdır)

*     *     *

TEBESSÜM

Keramet

Nasreddin Hoca’dan hoşlanmayan komşularından biri, aklınca zor durumda bırakmak için sorar:

- Hoca Efendi, senin için ‘Evliya oldu, erdi’ diyorlar. Doğrusu inanmadım, eğer kerametin varsa benim dört ayaklı eşeğimi iki ayaklı yap da inanayım.

 Adamın sözlerine sinirlenen Nasreddin Hoca cevabı yapıştırır:

- Ben senin eşeğin ayaklarını dörtten ikiye indirebilir miyim, bilmem. Fakat biraz daha konuşursan senin ayaklarını dörde çıkarabilirim!

*     *     *

GÜNÜN SÖZÜ

 Öğretmenlerin haklarını gasp ederek, onları açlığa mahkûm ederek ülkemizi daha ileriye götürmek mümkün değildir. 

Hanefi Bostan