5 Nisan Avukatlar Günü… Her mesleğe, her kesime bir günümüz var ama sevgi ve saygımız yok… Söze gelince mangalda kül bırakmıyoruz, uygulamada sıfır seviyesindeyiz desek abartı olmaz.

Öğretmenler Günü var, en çok öğretmenler saldırıya uğruyor… Doktorların günü var ama doktorları korumak için özel güvenlik sistemi geliştirildi… Doktorlar o kadar tehlike altında…

Her kesimde aynı sıkıntı var…

Birinci sebep, doktorlar, öğretmenler ve avukatlar hep hedef gösterildi, gösterilmeye de devam ediliyor.

İkinci sebep ise millet olarak genel sorunları görmezden gelip, ülkenin tüm sıkıntılarından karşımızdaki insanı mesul tutuyoruz.

Hastanede sıkıntı mı yaşadık, saldır doktora…

Öğrencimiz başarısız mı oldu, öğretmeni hedef alırız…

Davayı kaybettikse kesin avukat suçludur gözüyle bakıyoruz…

Bu sebeple asıl sorunlar görmezden geliniyor, masum insanlar hedef seçiliyor.

Avukatlar, her an tehlike karşısında… Bir yandan müvekkillerinin bitmeyen özel istekleri, diğer yandan borçlunun veya davalının hakaret ve tehditleri…

Hatta fiziki saldırıları… Özellikle haciz sırasında kaç avukatın saldırıya uğradığını bilen yok… Ne yazık ki bazı avukatlar, işini yapmanın bedelini canıyla ödedi…

Ülkemizde avukatlık mesleği ve itibarı hak ettiği konuma gelemedi…

Parası olanlar, avukatı, ayak işlerini göreceği bir eleman olarak görüyor, özel işlerini bile avukata yaptırmaya yelteniyor.

Dizilerde bile aynı mantık işlenmiyor mu?

Avukat, yıllarca uğraşır, didinir ama iş ücret ödemeye gelince, “Ne yaptın da para istiyorsun?” denilerek bir de emek hırsızlığı yapılır.

Özel hastaneye veya doktorun muayenesine gidince, daha iş başlamadan ücreti peşin verilir, kimse de ağzını açmaz… Eve gelen servise veya araba tamircisine tıkır tıkır parası ödenir.

Olması gereken de budur zaten…

Avukata gidilir, saatlerce dert anlatılır, avukat dinler, çözüm yolu gösterir, yardımcı olur… İş ücrete gelince “İki laf etin de para mı istiyorsun” denilir.

En hazin tarafı ise avukatların özellikle büyük şehirlerdeki adliyelerde yeterince saygı görmemesidir.

Saygısızlık ve güvensizlik daha adliye girişinde başlıyor.

Mahkemede hizmetli kadrosunda olanlar, hatta temizlik işini yapanlar bile ellerini kollarını sallayarak adliyeye giriyor…

Avukatlık Kanunda, “Avukatın üzeri aranamaz” hükmü olmasına rağmen adliyelere girerken avukatlar X-Ray cihazından geçmek, çantalarını da makineden geçirmek zorunda…

Daha adliye kapısında hukuksuzluk ve kanunsuzluk başlıyor…

Bunu görenler, avukatlık mesleğine ne kadar saygı duyar…

Avukata saygı savunmaya saygıdır… Savunma olmadan hukuk ve adalet olmaz… Avukat olmadan da savunma topal kalır…

Kuru sözlerle, gün kutlamakla olmuyor…

***

 Müvekkil kurbanı avukat

 Dolandırılan avukat başına gelen ilginç olayı şöyle anlattı…

Birgün büroda otururken daha önce tanımadığım biri geldi ve yüklü bir alacağından söz ederek bir kambiyo senedi çıkardı. Kurallara uygun bir senetti. Ücretten ve masraftan söz ettim, hiç itiraz etmedi. Ancak ücreti tahsilattan sonra ödeyebileceğini beyan etti. Vekalet bilgilerini verdim. Bir süre sonra en yakın noterden vekaletname getirdi. İstediğim masraf avansını, borçluya ilişkin bilgileri ve senedi bırakıp gitti.

İcra takibine başladım. Tebligattan hemen sonra borç ödendi. Parayı çektim. Arada bir uğrayan, senedi bırakan şahıs geldi, takibin akıbetini sordu. Tahsil edildiğini söyledim. Hesabı çıkardım, vekalet ücretimi keserek kalan bakiyeyi ödedim. Tedbirli bir avukat olarak da ibraname almayı ihmal etmedim. Şahıs defalarca teşekkür edip çıkıp gitti.

“Her avukat böyle çalışmak ister, oh ne güzel iş” demeyin. Buraya kadar her şey iyi ancak sonrası tam bir felaket.

Kısa bir süre sonra noterden bir ihtarname aldım. İhtarnamede verilen senetten ve takipten bahisle, tahsil edilen paranın ödenmesi isteniyordu. Çok şaşırmıştım. Derhal ihtarnamedeki adrese bir mektup yazarak, parayı ödediğimi beyanla, görüşme için bir randevu verdim.

Randevu tarihinde, kapıdan müvekkilim olduğunu söyleyerek giren kişiyi görünce, şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Çünkü bu kişi, parayı ödediğim kişi değildi. Onu ilk kez görüyordum. Ardından bu olay yargıya intikal etti. Tahsil ettiğim, dolayısıyla zimmetimde gözüken parayı, ikinci kez ödemek zorunda kaldım.

Bu olayı böyle bırakamazdım. Araştırmaya başladım. Araştırma sonucu olay açıklığa kavuştu.

Senedi getiren şahıs, benimle konuştuktan sonra, noterde kendisini bekleyen asile vekaletnameyi hazırlatmış ve kendisi asilmiş gibi bana vekaletnameyi teslim etmiş. Vekalet verirken şahsın kimliğini sormadığım için paranın ödenmesi aşamasında da müvekkilim sandığım şahsa kimlik sormayıp imza karşılığı parayı ödemiş bulundum. Vekalet veren asıl yasal alacaklı olan gerçek müvekkil ise bana karşı açtığı davayı yürüttü.

 ***

TEBESSÜM

Çek

Cezaevinde avukatla görüşen sanık:

- Aman avukatım, ne olursun beni kurtar.

Avukat parası olup olmadığını sorunca sanık:

- Ne demek beyefendi, çekinizi hemen yazayım, dışarı çıkınca da yine bir çek daha keseyim.

- O zaman davanı alabilirim, söyle bakalım, seni neyle suçluyorlar?

- Karşılıksız çek keşide etmek!

***

GÜNÜN SÖZÜ

 Adalet, halkın gıdasıdır. İnsan ona daima muhtaçtır.

F. R. De Chateaubriand