Yöresel Yemekler: Çarşır Mancarı, Kazayağı Mancarı, Ebegümeci Mancarı, Efelik Mancarı, Mantı, Yamayuka Böreği, Tava Tutuşturması, Bulgurlu Börek, Sirkem Mancar, Kabak Tatlısı, Höşmerlim, Peynir Höşmeli, Kocagörmez, Cızlama(Nazlım), Kabaklı Börek, Tartı(tarta-dartı)…
Giysiler: Gebze’nin dağ köylerinde yaşayan ve özellikle keten ekerek geçinen bölümlerde halk, kendi el örmesi elbiseleri giyer. Kadınlar çoğunlukla şalvar, yelek ve hırka giyer. Başlarına işlemeli yazma ya da beyaz yazmalar takarlar. Boyunlarına gerdanlık takarlar. Elbiseleri çoğunlukla basmadan yapılmıştır. Bu kentte; özgün Gebze yemek kültürü, gastronomi ve mutfak damak tadı pek yoktur. Bir kaç Manav yemeği yanı sıra; Urfa, Antep, Adana, mancarlı pide ve kebap çeşitleri çokça olmasına karşın; İspir fasulyesi, Niğde tava, Tatar böreği ve deniz ürünlerini arasanda bulamazsın. Her şeye karşın, sokakta candan selamlaşmalar, hal hatır sormalar, saygı ve sevgide odaklanan Gebzeli esnafın, Ahilik kültürü ve sebil sofraların dostça paylaşımı güzeldi… Özellikle Ramazan ayı boyunca ve cenaze sonrası bu tür dayanışmalar, Anadolu insanının yitirmediği özelliklerinden biri olarak yaşatılmaktadır…

Gebze Tarihi
Gebze’nin de içinde bulunduğu, eski Yunanlılar’ın ve Romalılar’ın Bitinya (Bithynie) dedikleri coğrafi bölgenin bilinen en eski tarihi, M.Ö. XII yüzyıla kadar dayanır. Bölge, özellikle Kocaeli Yarımadası, coğrafi konumunun öneminden dolayı, tarihin hemen hemen bütün dönemlerinde, birçok ulusa yurt olmuştur. Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki en önemli geçit yeri olan Kocaeli Yarımadası, ya bir çok ulusun yurdu ya da gelip geçtikleri, medeniyetlerinden izler bıraktığı bir yer olmuştur.
Bilinen ilk ulus göçü de M.Ö. XII. yüzyılın başlarındadır. Bu ulus Yunan kökenli Frikler’dir. Boğaz (Bosforos) yoluyla Anadolu’ya inmişlerdir. XII yüzyıla kadar Trakya’dan İzmit dolaylarına göçler devam etmiştir. Fakat bu dönemde eski Gebze’nin yerine dair hiçbir bilgi edinilememiştir. Kısaca Antik Çağ Gebze’sinin yeri kesinlikle bilinememektedir.
Bugün Gebze’nin olduğu yerde, M.Ö. 281-246 yıllarında Kral 1. Nicomede’nin egemenliğindeki Bitinya Krallığı döneminde Dakibyza ve Libyssa adında yerleşmeler vardır. Eski Gebze’nin yerine dair söylenenler, işte bu tarihlere aittir. Daha eski tarihlere ait bilgiler ise çelişkilidir.
Bu yerleşim alanlarının araştırmalara konu olmasının en önemli nedeni ise, ünlü Kartacalı Komutan Hannibal’ın krallık döneminde burada yerleşmiş olmasıdır.
Hannibal, Zama Harbindeki yenilgisinden sonra ülkesinde itibar görmemiş ve Bitinya Krallığı’na iltica etmek zorunda kalmıştır. Bitinya Kralları I. ve II. Prusias’ın savaş danışmanlıklarını yapmıştır. II. Prusias’ın ihaneti sonucu düşmanın eline düşmemek için intihar etmiş ve Lybissa’ya gömülmüştür.
İşte birçok tarihçinin ve araştırmacının eski Gebze olduğu iddia edilen bu yeri araştırmasının en büyük nedeni budur. Hannibal’ın burayı seçmesinin birçok nedeni vardır. Devamlı izlenme kuşkusu, Nicomedia başkent olduğu için gelenin gidenin çok olması ve tanınma ihtimalinin fazla olması, yönetime güvenmemesi bu nedenlerin başlıcalarıdır.
Roma kuvvetlerinden gizlenen Hannibal, korunaklı, kaçışı kolay ve denizle ilişkili bir yer aramıştır. Sonunda bu özelliklere sahip Libyssa’yı seçmiştir. O dönemde Libyssa’nın kurulduğu yer, hem denize hem de karaya hakim bir tepe üzerindedir. Tepe, körfezin en dar yeridir.
1330 yılında Osmanlılarla Bizans arasında yapılan savaştan sonra Gebze’nin de içinde bulunduğu bölge, Osmanlı idaresine dahil edilmiştir. Bugünkü Gebze’nin kurucusu Orhan Gazi’dir. Gebze’de kendi adına cami de yaptıran Orhan Gazi, bölgede izler bırakan ilk Türk büyüğüdür. Orhan Gazi, bölgenin imarı ve yaşaması için büyük çabalar göstermiştir. Bu amaçla işletmeler kurmuş, vakıfları desteklemiştir.

Devamı yarın…