Kangal yöresinden iki fıkra aktarayım. Bu fıkralardaki "Pirzöğ" adlı kişi saf bir alevi yurttaşımız. Bakınız kim kimle dalga geçiyor?  

Pirzöğ'ü kızdırmak için Kangal ağaları şöyle derler:
"Hz. Ali korkağın biriymiş. Bir dereden geçerken falan adamın sırtına binmiş de öyle geçebilmiş."
Bu söz Pirzöğ'ün kulağına gidince, ellerini kaldırarak şöyle der:
"Hay gurban olduğum hay! Kirasız eşeği bulunca nasıl da binmiş!" 

Pirzöğ, ahırdaki hayvan pisliklerini süpürür, sepete koyar, omuzlar ki kaldırsın;
"Ya Muhammet, ya Ali!" der, kaldıramaz. Durumu gören ağa seslenir:
"Çarıyarlara (Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, H. Osman'ı kasdediyor)  çağır, bak nasıl kaldırırsın."
Pirzöğ ağanın dediğini yapar, sepeti hemen kaldırır. Ağa güler:
"Nasıl carına yetiştiler gördün mü?" Bu kez Pirzöğ güler:
"Zaten Muhammet'le Ali bok işlere karışmaz..." 

Her toplumda, her inanç zümresinde, her zamanda ve her mekânda karşılaşılabilen hasta bir ruh halinin yansıması bağnazlıkların dışında Anadolu'da farklı inançlar yadırganmadı. Farklılıklar kimseyi gocundurmadı. Bir birlerine hoşgörü ile yaklaştılar. Hoşgörüleri şakalara, fıkralara yansıdı. Karşı karşıya geldiklerinde birlerine karşı anlattılar, güldüler. Bu durum sürüyor. Yeter ki İblis'in çağdaş versiyonları iş başı yapmasın. Kin tohumu ekmesinler. Ektikleri kinden hasat ummasın nemalanmasınlar.  
Halk ozanları halktan aldıklarını halka verirler. Halkın gücüyle, halkın gözü, kulağı, dili sayılarak hizmet veren gerçek ozanlarının toplumsal görevleri ve işlevleri çok büyüktür. Onlar yol göstericidir. Şarkışla'nın Emlek yöresinde Beyyurdu köyünden Alevî Âşık Doğan'a kulak verelim: 

"Alevî Sunnîsi kardaş kardaşa
Hep omuz omuza gittik savaşa
Kanımız döküldü toprağa taşa
Bizi bizden n'olur ayırmasınlar

Alevî Sünniyle Kürt ile Laz'ı
İhtiyarı genci, kadını kızı
Hepimiz de biriz ayırman bizi
Meydanda palavra savurmasınlar 

Gemerek'ten Sünni ozan Duran Tamer, oğluna seslenirken, namerdi üstüne bastırmamasını, İstiklal marşını kestirmemesini, Kemal Atatürk'ü küstürmemesini ve daha birçok şeyleri söylüyor. Ama ısrarla şu öğüdü veriyor:

"Tatlı canı bedeninden ayırma
Kürd'ü Laz'ı Alevi'yi ayırma
Yurdu bölen baban olsa kayırma
Doğru söyleyeni susturma oğul." 

Halk şairleri "İnsanlık Sanatının" alfabesini barış, dostluk ve sevgi üzerine başlatmışlardır. Divriği'nin Karakuzulu köyünden Âşık Sinemi: "Arslan ceylan bir kucakta olur mu / Barış dostluk sevgi var olmayınca" diyor. Kangal'ın Kavak köyünden Müslim Sümbül ise "Şu koca dünyada kavga biter mi, / Hoşgörüyle sevgi bilgi olmadan" diye soruyor.  

Kangal'ın Çaltepe köyünden Âşık Karagülle insan gibi bir insana nelerin yakışacağını saymış dökmüş. İnsan haklarından, fikirlere saygılı olmaktan,  gönül Kabe'si yapmaktan, okumaktan, işkenceye karşı olmaktan, gariplere değer vermekten tutun da dünyaya kardeş düzeni kurulmasına kadar pek çok ilkeleri sıralamış ve şunları söylemeyi de unutmamış:

"Tavır alma hiç kimseye
Alevî Laz Sünni diye
Kafaları güzel şeye
Yormak insana yakışır..."

Şarkışla'nın Yalanı köyünden ilkokul mezunu olmayan Âşık Yalınayak, bize "İlim sahibi olmak başka, irfan sahibi olmak başkadır." sözünü doğrularcasına şöyle söylüyor:
"...
İkilik dağımı külünkle yıktım
Aşkın ateşine benliğim yaktım
Putumu terk ettim meydana çıktım
Alevî de benim Sünnî de benim..."

Başka bir şey söylemeye hacet var mı?