Medeniyetten uzakta Orta Çağı yaşamak...

Yaklaşık 3 milyon yıldır, tüm dinlere ve farklı inançlara yönelen insanoğlu; değişik dönemlerde kendi yapıp, kendilerinin yok ettiği sosyal adaleti ve toplumsal düzeni yeniden sağlamak için; “TANRI” adını verdikleri, doğa ötesi ilahi güçlere yönelmiştir. Korktukları ve sevdikleri şeylere tapınmışlardır. Kutsal kitaplar ve Peygamberler aracılığın ile bu dinsel ve içsel yöneliş, yaygınlaşmış ve zaman zaman üretim ilişkilerinin önüne geçmiştir.

Tarihi süreç içinde, çıkan tüm Peygamberler ve toplumsal kanaat önderleri, devrimci birer önder olmuşlardır. Tarikat ve mezhepsel ayrılıklar ve yönelişler, farklılıkları ve kutuplaşmaları körüklemiştir. Kader ve alın yazısı inancı, ilahi güçlere olan bağlılığı artırmıştır. Bu durum ise, kişinin kendi inancı ve tercihi olduğundan; toplumsal kuralların dışına çıkan sapıklık aşamasında bile olsa, bazen yasal, ahlaki ve etik yaptırımlar, sonuç vermemektedir. Pozitif bilimler, akıl ve mantık süzgeci ölçeği; bu tip inanç ve yönelişlerin, kendi doğrusu olarak algılamamıza neden olmaktadır. Her inancın, kendi doğruları ölçeğinde, bizim doğrularımıza göre çağdışı ve insani değerlere ters düşen teori ve pratik yanları olabilir. Athos Dağı’nı yurt edinmiş Ortadoks keşişlerin yaşam tarzına da böyle bakmak ve “bu onların kendi doğrusu” demekte yarar vardır, diye düşünüyorum…

Athos Dağı azizlerinin her birinin başka özellikleri var. Bu azizlerin, kendilerini türlü kötülüklerden koruduklarına inanıyorlar. Örneğin, Deniz Azizi: Aynikola. Dağ Azizi: Profitilya. Bu aziz insanları, rüzgar, yağmur ve depremden koruyor. Gebe kadın Aziz: Ayos Lefteri. Göz Azizi: Ayıya Paraskevi. Yolculuk Azizi: Hristoforos. Savaş Azizi: Ayıya Varvara. Çeşitli felaketler karşısında dua eden Ortodokslar yel eserken; “Profitilya koşuyor” diyorlar. Kimi bitkiler de Ortodokslarca kutsal sayılıyor. Büyük Lavra Manastırındaki ayinde, fesleğen kokulu, çıngıraklı tütsü ile devamlı şeytanları kovan genç papazın ilahileri ve kutsal duaları, dini telkinlerle daha bir uzun sürüyor. Ayin sırasında ve tüm zamanlarda, kilisede ve her yerde, kara giysileri ile dolaşan papazların bakışlarında özgürlüğe susamışlıkları vardı sanki.

Büyük bir kazanda balık haşlayan keşişin fotoğrafını çekerken beni gördü ve elindeki uzun sopayı bana fırlattı. Ben koşarak oradan uzaklaştım ve keşiş büyük dış kapıyı kapadı ve benim içeri girmemi engelledi. O geceyi, biraz tedirgin olarak dışarıda geçirdim. Ertesi gün ise Romanya Manastırı’na gittim. Konuksever Romanyalı keşişler, beni; bir sini üzerinde bulunan üç adet lokum, bir fincan kahve, bir kadeh uzo, bir dilim ekmek ve bir dilim karpuzla karşıladılar… O geceyi orada geçirdim. Sabah erkek saatte ise, elindeki uzun tahtaya toklamla vurarak ilahiler söyleyen “Uyandırma görevlisi keşiş”in sesiyle kalktım ve diğer keşişler ve konuklarla birlikte sabah ayinine gittik… Yeni bir maceralı gün, beni bekliyordu… 5 gün süren Ayan Oros gezim sona erdi… Bu çok özel ayrıntıları olan gezi yazım; Milliyet Gazetesi’nde ve Trakya Ekspres Gazetesi’nde dizi yazısı olarak yayınlandı… Çok ilgi çekti…

Devamı yarın…