Bugünlerde 2022 yılında ödenecek asgari ücreti belirlemek için toplantılar yapılıyor.

2020 yılında asgari ücret net 2 bin 324 liraydı… 2021 yılında ise 2 bin 825 lira 90 kuruş…

Asgari ücrete ne kadar zam yapılacak yakında belli olacak. Konuşulan rakamlar komikten de öte utanç verici.

Komisyon var, toplantı yapılıyor ancak toplantıya katılanların da sözü geçmiyor, asıl karar mercii ne derse o olacak.

Son günlerde temel gıda ürünleri dahil her şeyin fiyatı en az yüzde 50 arttı…

Kira, konut, giyim, ulaşım, akaryakıt, doğalgaz, elektrik fiyatları zam konusunda yarışıyor.

Bundan sonra ne kadar artacağı bilinmiyor.

Tek maaşla geçinmeyi bırakın, sadece aç kalmamak için beslenmek bile mümkün değil.

Meşhurdur, vaktiyle simit ve çay hesabı yapılıyordu. Şimdi simit olmuş 3,5 lira, asgari ücretli biri ailesiyle günde üç öğün çay ve simit yese yine yetmiyor.

Bu şartlarda asgari ücret belirlenecek; ancak bizim çok daha büyük sorunumuz var.

Her geçen gün işsizlik artıyor. İnsanlarımız asgari ücretle bile iş bulamıyor. Çaresiz kalan insanlar, elimize üç kuruş geçsin diye asgari ücretin de çok altında bir ücretle çalışmak zorunda kalıyor.

Düşünün devlette görev yapan ücretli öğretmenlere bile asgari ücretin altında maaş ödeniyor.

Sigortasız kayıt dışı, asgari ücretin yarısı bile ücret alamayanların sayısı her geçen gün artıyor maalesef…

İtiraz etse kapının önüne konuluyor, başka yerde o fiyata da iş bulamıyor.

Düşük fiyata çalışmaya razı çok insan var, çünkü asgari ücretle bile iş yok.

Vasıfsız işçilerden bahsetmiyorum. Kalifiye diye söylediğimiz vasıflı işçiler bile asgari ücretle çalıştırılıyor, çoğu zaman onu bile bulamıyor.

İş çok ama çalışan yok palavralarını boş verin…

Adam makineci, yani kalifiye eleman. Asgari ücretle çalışıyordu, işyeri taşınınca işsiz kaldı, kıdem tazminatı hak getire…

“Bu kadar düşük fiyata mı çalışıyordun?” diye sorunca; “Bizim orada Suriyeliler, yarı fiyatına çalışıyor. Adam minnet etmiyor ki…” diye dert yandı.

Çok acıdır ama Suriyeliler, Afganlılar karın tokluğuna çalışıyor. Bir Türk çalıştırıp asgari ücret ödeyeceğine, aynı fiyata 3-4 yabancı çalıştırıyor, üstelik her işi de yaptırıyor.

Kayıt dışı, kaçak çalıştırılan milyonlarca insan var.

Modern kölelik düzeni bu olsa gerek…

Kayıt dışı işçi çalıştıran işverenler haksız rekabete de sebep oluyor.

Dürüst, işçinin hakkını ödeyen, vergisini veren işverenin maliyeti artıyor; kayıt dışı çalıştıran işverenin maliyeti yarı yarıya azalıyor, kârı cebine indiriyor.

Dürüst vatandaş, dürüstlüğünün ve kanunlara uymanın bedelini ödüyor.

Asgari ücretin düşük olmasından da büyük bir sorumuzu var; işsizlik…

Kaçak çalışan yabancılar işsizliği daha da artıyor… Daha da kötüsü; gençlerimiz, insanlarınız, asgari ücretin çok altında bir maaşla çalışmaya mahkûm ediliyor.

Bu yüz karası durumdan kurtulmamız lazım… Kayıt dışı çalışmayı, hele hele asgari ücretin altında maaşla işçi çalıştırmayı her ne pahasına olursa olsun önlemek şarttır.

Aksi takdirde insanlar açlığa mahkûm kalır, kölelik düzeni yıllarca devam eder…

*****

Semercinin kasası!

Semerkant’ta bir semer ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirirlermiş.

Semer ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış.

Semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş. Çalışılır kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş.

Baba tüccarın bir aylığına Semerkant’tan ayrılması icap etmiş. Depodaki semerleri ve dükkânı oğluna emanet etmiş. Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş.

Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış. Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş. Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kâr ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş.

Baba tüccar seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş. Oğul, satmak zorunda kaldığını ama üç katı kâr ettiğini heyecanla söyleyince babası şaşkına dönmüş. Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış…

Semerkant, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ne çare ki semerini bulamamış. Semercinin kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez. Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden:

“Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı, Dolandırdı bizi kısmet, Semerkant’ı Buhara’yı..”

Semeri bulamayacağına kanaat getiren Semerci eve dönerek işe koyulmuş. Gel zaman git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş…

Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkâna gelmiş. Semerci, yıllar önce oğlunun sattığı semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş. Semer sahibine “Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın” deyip semeri geri almak istemiş. Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş.

Hemen semerini kontrol eden adam, parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış:

“Ne lazımdır sana gezmek Semerkant’ı Buhara’yı, Sana taksim olan kısmet gelir arayı arayı…”

*****             

TEBESSÜM

Sarhoş

Bir gün adamın biri oğlunu meyhaneye götürür ve oğluna nasihat eder:

- Bak oğlum eğer içki içersen şu yan masadaki iki kişiyi dört kişi görürsün.

- Baba o masada tek kişi var.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer.

R. Digest