Antalya Kent Konseyi’nin “21. Yüzyılda Antalya Çalıştayları” kapsamında düzenlediği “Antalya Turizmi ve Sürdürülebilirlik” paneli, 9 Nisan’da Antalya Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleştirildi.

Turizm profesyonelleri, akademisyenler ve kamu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen panelde, turizmin çevre ile ilişkisi, sürdürülebilir turizm hedefleri, sektörün dönüşüm ihtiyacı, turizmin geleceği, rakip analizleri ve overtourism tehlikesi gibi önemli konular ele alındı.

Panelin açılışında konuşan Antalya Kent Konseyi Başkanı Sema Kurt, “50 yıl sonra Antalya turizmi nasıl var olur, nasıl sürdürülebilir ve gelecek nesillere aktarılır, bu çalıştayda ortaya konulacak konularla buna yanıt arıyoruz. Burada alacağımız kararlara sadık kalacağımızın sözünü veriyoruz” dedi.

Açılışın ardından,  şehrin turizmcilerinin toplantıya ilgisine teşekkür ederek ilk oturumu başlatan Antalya Kent Konseyi Turizm Grubu Başkanı Recep Yavuz,  "Ana gündemimiz Antalya'nın geleceğidir" ifadesini kullandı.

Recep Yavuz‘un moderatörlüğünde düzenlenen “Çevre ve Aşırı Turizm (Over Tourism)” konulu ilk oturuma Tuncay Neyişçi, Lokman Atasoy, Hüseyin Çağlar İnce ve Antalya Büyükşehir Belediyesi Turizm Danışmanı Osman Ayık konuşmacı olarak katıldı. Yavuz, 'Dünyada turizm sektörü nereye evriliyor? Antalya’yı kısa ve orta vadede nerede tasavvur ediyoruz? Antalya’nın turistik başarısının altında ne yatıyor?' gibi merak edilen soruları gündeme getirdi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi Turizm Danışmanı Osman Ayık, sürdürülebilir turizm planlamasının önemine dikkat çekti. Antalya’nın Türkiye’nin toplam yatak kapasitesinin yaklaşık yarısını barındırdığını hatırlatarak, yatırımların da bu ölçekte planlanması gerektiğini söyledi. Ayık, “Antalya dünyada en çok misafir alan 6'ncı şehirdir, Türkiye'nin 100 milyar dolara yakın turizm geliri bulunuyor. Türkiye'nin yatak kapasitesinin yarısına yakını Antalya'da, dolayısıyla sürdürülebilir turizm için yatırımın yaklaşık yüzde 50'si Antalya'ya olmalıdır. Antalya'nın büyümesi çok kıymetli ama kontrollü büyümek önemlidir. Bundan sonrasını iyi planlamaz, kontrolsüz büyümeye devam edersek bu kanser gibi yayılacak ve elimizdeki değerleri kullanamayacağız. Bu konuda sürdürülebilirlik önemli. Bakanlık sürdürülebilirlik sertifikası başlattı, sürdürülebilir destinasyon sertifikası da verileceği söyleniyor. Su arıtma faaliyetlerimiz ve mavi bayraklı plajlarımız bunu var olan değerleri aktarmaya yöneliktir. Büyükşehir olarak master plan yaptık. Overturizme karşı altyapı yatırımları ve planlamaları doğru olmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Panelin ilk oturumunda konuşan Prof. Dr. Tuncay Neyişçi, turizmin özüne dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Neyişçi, “Turizmcilik ile otelcilik farklıdır. Bu ayrımı netleştirmek lazım. Türkiye turizme 100 milyar dolar yatırım yapmıştır, bu müzedeki kültürel değerler dahi 100 milyar dolardan fazlası eder. Turizm bakımından en karizmatik coğrafyada yaşıyoruz. Bizim otel yatırımlarımız için değil kültürel ve doğal miraslarımız için turizm var. İnsanlar oteller için gelmiyor. Otel sadece bir araçtır. Eğer maddi bakacaksak bir sikke değeri dahi 650 bin dolar. Oteli merkeze koyarak turizm yapılmaz, insanlar kültürel değerlere bakarak burayı tercih ediyorlar. Bunu tanımalı ve korumalıyız. Yerel halk, yemek kültürü dahi turizmin bir ürünüdür. Türk kahvesi, Türk hamamı gibi dünya çapında markalarımıza sahip çıkarak, kendi turizm unsurlarımıza sahip çıkarak sürdürülebilir turizmi sağlarız” dedi.

Neyişçi, kültürel değerlerin korunmasının sürdürülebilir turizmin temel koşulu olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Neyişçi, "Biz farklılıklarımızı ortaya çıkaracak şekilde turizm yaparsak ön plana çıkabiliriz. Bunlara sahip çıktıkça turizmi sürdürülebilir kılacağız" sözlerini vurguladı.

Biyomühendis Hüseyin Çağlar İnce, panelde yaptığı konuşmada Antalya’nın doğal zenginliklerine dikkat çekti. Antalya’nın yalnızca turistik altyapısıyla değil, özgün doğası ve biyolojik çeşitliliğiyle de öne çıktığını belirten İnce, “Dünyada sadece Antalya’da görülebilecek yaklaşık 250 bitki türü bulunuyor. Kelebek çeşitliliğimiz Avrupa ülkelerinin üzerinde. Fakat bu zenginliği otel peyzajlarında göremiyoruz. Bunun yerine, ithal ve alerjen riski yüksek peyzaj öğeleri tercih ediliyor” dedi.

İnce, sürdürülebilir turizmin temel bileşenlerinden biri olarak suya ve biyoçeşitliliğe sahip çıkılması gerektiğini vurguladı. “Tüm medeniyetler suya yakın kurulmuştur. Su varsa yaşam vardır. Otel dışındaki sahipsiz alanlarda, peyzaj müdahalesi olmadan gelişen doğanın sürdürülebilirliği bu anlamda yol gösterici olmalıdır” ifadelerini kullandı.