Bir süredir bilgisayar ekranımdaki boş beyaz sayfaya bakıyorum. Aklımda kocaman bir hiçlikle, sessizce oturuyorum. İçimden ne yazmak, ne de konuşmak geliyor. Bu durumu tek açıklayacak sözcük ‘’bunalmak’’ sözcüğü.

Sanırım içinde yaşadığımız toplumu oluşturan bireylerin birçoğu aynı durumda. Salgın hastalık, ekonomik kriz, etrafımızda çalan savaş davulları ve durup dururken yaratılan Montrö Boğazlar Sözleşmesi krizi.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 yıl süreli bir sözleşme. 1936 yılında imzalanmış ve 1956 yılında süresi dolmuştur. Bu sözleşmeye taraf olan ülkelerden hiç biri yerine daha uygun bir çözüm bulamadığı için değiştirmeye veya bu sözleşmeyi kaldırmaya cesaret edememiştir.

Her birey nasıl gerçekleştirdiği eylemlerden sorumluysa aynı durum devletler içinde geçerlidir. Her seçiminizle başka bir şeyden vazgeçiyorsunuz demektir. Kalkıp filanca ülkenin şu adası bana aittir derseniz karşılaşacağınız direnişi de göze almak zorundasınız. Montrö Boğazlar Sözleşmesi kaldırılabilir dendiğinde de mutlaka karşınıza dikilen birileri olacaktır. Örneklemek gerekirse Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasını Türkiye savaş nedeni saydı. Yani Yunanistan bu isteğini gerçekleştirmek için Türkiye ile savaşmayı göze almak zorunda.

Dikkat ederseniz bu krizde bu sözleşmenin asıl tarafı olan ülkelerden henüz ciddi bir karşılık gelmedi. Yarın bu ülkelerden biri ya da birkaçı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kaldırılmasını savaş sebebi sayar ve bunu açıklarsa ne karşılık verebiliriz?

Akla ilk gelen soru böyle sıkıntılı bir dönemden geçerken bu şekilde bir çıkışa gerek var mıydı oluyor. Hemen sonrasında ise ‘’neden’’ sorusu. Bu tür bir çıkışın siyasal anlamda birkaç nedeni olabilir.

  1. Gündem değiştirmek amacıyla yapılmış olabilir.
  2. Gerçekten böyle bir amaç vardır ve toplumun ‘’alıştırılması’’ için bir süre gündemde tutmak, tartıştırmak; gelen tepkiye göre de pozisyon almak amaçlı olabilir.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı tüm savaşlar gibi birer paylaşım savaşıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri Yalta’da toplandı. Yalta Konferansı;  üç büyükler diye adlandırılan; Amerika, İngiltere ve Rusya’nın Dünya’yı aralarında paylaştıkları toplantıdır. Birleşmiş Milletlerdeki veto hakkı da burada karara bağlanmıştır. Ayrıca Amerika ve Rusya birbirlerinin etki alanındaki ülkelerin kamp değiştirmesini önleyen bir anlaşmayı da kabul etmişlerdir.

1945 yılında varılan bu anlaşmayla gerçekleşen paylaşım 75 yıl idare etmiş, Dünya hızla değişmiş ve bu değişimin sonucunda ‘’Üç Büyüklerin’’ (Big Three) karşısına yeni rakipler çıkmıştır. İşte iki kutuplu düzenin yıkılmış gibi görünmesinden sonra başlayan ve hızla çoğalan çatışmalar bu yeni oyuncuların önünü kesmek için yaratılan karmaşadır.

Sadece bizim için değil daha bir çok ülke için Montrö Boğazlar Sözleşmesi hayati bir önem taşır. Yukarıda dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştığım karmaşanın kilit noktası da belki de bu sözleşmedir.

Bunaldık. Hem de çok bunaldık.

Çok güzel bir şiirden üç dize sizlere;

‘’Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar

Ve dağılmış pazar yerlerine memleket...

Gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile’’

Edip Cansever