Türkiye’de yaklaşık 20 milyon obez bireyin yaşadığını belirten Prof. Dr. Adaş, “Obezite sadece estetik bir problem değil, bir halk sağlığı problemi. Beraberinde pek çok hastalığı da getiriyor. Ülke olarak ciddi anlamda eylem planına geçmemiz gerekiyor” dedi.

Obezite Dünyada ve Türkiye’de Artıyor

Dünya Obezite Federasyonu’nun bu yıl yayınladığı Dünya Obezite Atlası’na göre, Türkiye Avrupa Bölgesi içinde obezite oranı en yüksek ülke olarak gözüküyor. Atlas, 2035 yılına yönelik projeksiyonlar da içeriyor. Buna göre, Türkiye’de kadınlarda obezite oranı yüzde 55’e, erkeklerde ise yüzde 40’a çıkacak. Çocukluk çağı obezitesinde de Türkiye Macaristan’dan sonra ikinci sırada yer alacak.

Obezitenin Nedenleri ve Sonuçları

Prof. Dr. Adaş, obezitenin nedenlerini genetik, çevresel ve davranışsal faktörler olarak sıraladı. “Genetik faktörler tek başına obeziteye neden olmaz ama riski artırır” diyen Adaş, çevresel faktörler arasında ise beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite düzeyi, uyku kalitesi, stres gibi etkenleri saydı.

Obezitenin sonuçları ise oldukça ciddi. Prof. Dr. Adaş, “Obezite beraberinde hipertansiyon, diyabet, kalp damar hastalıkları, eklem hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, depresyon gibi pek çok hastalığı da getiriyor. Ayrıca son dönemde Covid-19 ile de ilişkisi olduğunu görüyoruz. Obez bireylerde Covid-19 enfeksiyonunun daha ağır seyrettiği ve ölüm riskinin daha yüksek olduğu bildiriliyor” dedi.

Obezite Nasıl Önlenir ve Tedavi Edilir?

Obezitenin önlenmesi ve tedavisinde en önemli noktanın farkındalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Adaş, “Obezitenin bir hastalık olduğunu kabul etmek ve bununla mücadele etmek gerekiyor” diye konuştu.

Adaş, obezitenin tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi gibi seçenekler olduğunu belirtti. Yaşam tarzı değişiklikleri arasında ise dengeli ve düzenli beslenme, porsiyon kontrolü, fiziksel aktivite artırılması, uyku düzenine dikkat etme gibi önerilerde bulundu.

Dünya Obezite Atlası'nda yer alan veriler ışığında çalışmalar yapılması ve sağlıklı yaşam şartlarına uygun şekilde davranışlarda bulunulması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Adaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“2035 verisine baktığınızda yüzde 55, kıpkırmızıya da boyamışlar, Türkiye hakikaten alarm seviyesi, bu çok dramatik bir rakam. Obezite ile mücadele gerçekten zor, inanılmaz bir artışla karşı karşıyayız. Bazen insanlar ulaşamayacakları hedefler koruyorlar, '20-30 kilo vermeliyim' diye, yine hastalarıma söylediğim şey; 1 kilo vermeyi hedefleyin, önce 1 kilo sonra 2’nci, 3’üncü kiloyu verirsiniz. Ulaşılmayacak hedefler koymak insanın moralini bozuyor, demotive ediyor. En basiti su tüketimini arttırmak, bakıyorsunuz su tüketimi yerine şeker oranı yüksek, gazlı içecekler tüketiliyor. Yemek yeme alışkanlıklarımıza dikkat etmemiz lazım. Sağlık sisteminde çok ciddi yük oluşturan ve pandemi diye nitelendirdiğimiz aslında enfeksöz bir hastalık değil ama mikrobik bir hastalık gibi salgın, o da obezitenin kardeşi diyabet. İlkokulda, ortaokulda, lisede öğrencilerin seviyesine uygun bir şekilde dengeli, düzenli beslenme alışkanlığı edinebilmek, kalori, besinlerin okuryazarlığı, hareketin bize katkıları, bunların getirisi ve götürüsü ancak çocukluk çağında öğretilirse iki nesil sonra ancak biz bunun etkisini görebiliriz."

Adaş ayrıca moda diyetlere karşı da uyardı: “Moda diyetler kısa vadede kilo kaybına neden olabilir ama uzun vadede sağlıksızdır ve kilo geri alımına yol açar. Obezite tedavisinde bireysel yaklaşım önemlidir. Herkesin metabolizması, vücut yapısı, yaşam koşulları farklıdır. Bu nedenle obezite tedavisinde mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.”

Muhabir: Yazar Silinmiş