Roma’da gezilecek yerler:

Roma’da mutlaka gezilip görülecek yerlerin başında bulunan noktalar: Colesseum Meydanı, İspanyol Merdiveni, Valentina Aşk Çeşmesi, Vatikan Müzesi, Santa Maria Basilicası, Piazza Novana, Foro Romano, Antik Tiyatro, Tiber Nehri kıyısında bulunan Cem Sultan Zindanı-Müzesi... vb.

Özellikle, dünyanın dört yanından gelen turistlerin; 14 Şubat “Dünya Sevgililer Günü”nde İspanyol Merdiveni basamakları üzerinde sere serpe oturup, yorulana dek-doyasıya öpüştükten sonra, hemen yakınında bulunan Valantina Aşk Çeşmesi başına sarmaş dolaş gelerek, içlerinden bir dilek tutarlar... Sonra, ceplerindeki ve çantalarındaki tüm bozuk metal paraları suya fırlatırlar. Ellerini önce havaya kaldırıp dua okurlar ve ardından da yeniden öpüşmeye başlarlar... Eğer yalnızsanız, birlikte dilek tutup öpüşeceğiniz bir arkadaş bulmalısınız. Yoksa tek başınıza Aşk Çeşmesi’nde ne işiniz var? Sizi, mermer sütunlar ve Antik Roma Müzesi bekliyor...

Hakkında söylenebilecek her şeyin zaten söylenmiş olduğuna” inanılan Roma, sanatın, aşk entrikalarının, tarihi oyunların ve devlet-dinin iç içe geçtiği üç bin yıllık bir kent. Sanki İtalyan yönetmen De Sica’nın “Bisiklet Hırsızı” adlı filminin geçtiği sokaklarda yürüyoruz sürekli...

Po Irmağı’nın kolu olan Tiber Nehri’nin iki yakasına kurulmuş olan Roma, efsaneye bakılırsa, kentin tarihi İ.Ö. 753’lere dek uzanıyor. Dişi bir kurtun emzirdiği Romulus ile Remus adlı ikizlerden Romulus kenti kurar ve surların temellerini, beyaz bir inek ile beyaz bir öküzün çektiği sabanın bıraktığı izle belirler. İkiz kardeşini alaya alan Remus ise bir sıçrayışta sınırı aşar, Romulus da onu öldürür. Böylece, kuruluşuna bile kardeş kanı karışır Roma’nın! Hem Roma sakinlerinin, hem de turistlerin en sık uğradıkları yerlerden biri olan Navona Meydanı, gündüz ve gece o derece farklı ki inanılası değil. “Gündüz meydan, gece sirk” gibi bir şey bu meydan!

Hava bir kararmaya görsün, beş dakikada karikatür ve portre çizenler sandalyelerine kurulup müşteri beklemeye başlıyorlar meydanda. Öyle, boş duranına da pek rastlamadık doğrusu! Ressam ve karikatüristlerin karşısındaki sandalyelere müşterilerin biri kalkıp biri oturuyor. Çevrede de hemen bir izleyici kalabalığı oluşuveriyor. Her halde içlerinden de yoğun biçimde “benzedi mi, benzemedi mi?” analizleri yapıyorlardır! Kısacası, “Caricatura 15,000 liret” ilânları hayli yoğundu meydanda.

Thatcher’dan Fidel Castro’ya, Clark Gable’dan Sophia Loren’e kadar kimler yok ki, karikatürcülerin müşteri listesinde. Che Guevara ise, en ilgi çekenlerden... Hele hele Pavarotti’yi öyle bir çizmişler ki, teşbihte hata olmaz, ünlü tenor, kocaman ağzını açıp üstümüze doğru geliveren bir balinayı andırıyordu!

Roma sokaklarında rastladığımız kadar rahibeyi hayatımız boyunca başka bir yerde görmedik sanıyorum. Rahibelerin hemen yanı başındaki vitrinde ise; Madonna’nın yarı çıplak afişleri, çılgın bir rock müzik eşliğinde arz-ı endam ediyor. Sokaklarda “Cocco Fresco” tabelasıyla üzerinden sular akan dilimlenmiş Hindistan cevizleri görüyoruz yine. Via del Corso adlı caddede belden aşağısı olmayan, saçları da beline kadar uzanan bir dilenci adamla karşılaşıp şaşa kalıyoruz. Tamı tamına bir “yarım adam” duruyor karşımızda!..

Roma’da yaşam:

Beş bin lirete Roma tişörtü satanlardan saç örenlere, gitar çalıp şarkı söyleyenlerden, robot taklidi yapıp “pilli bebek” gibi hareket eden mim sanatçılarına kadar bir cümbüştür gidiyor Navona Meydanı’nda... Anadolu’dan götürülen oniks mermer sütunları, deri ve tekstil ürünleri, Türk zeytinyağı ve şarabını... İtalyan malı diye önünüze korlarsa, şaşmayın... Bu da bizim ayıbımız...

 Devamı yarın…