Mustafa Necati Sepetçioğlu okullarda sınıf öğretmenliği yapmadı ama, bizim neslin, manevi hocasıydı. Bizler tarihin yalnızca yılları gösteren rakamlar, sebep, sonuç ve harfi harfine ezberlenen anlaşma maddeleri olmadığını, Mustafa Necati Sepetçioğlu'ndan öğrendik. O, bize tarihi o sevdirdi. Ecdadımızın tarih tünelinde onurlu yerini ve duruşunu, onun Yaratılış ve Türeyiş Destanı'ndan başlayarak Çanakkale'ye kadar öğrendik. Çanakkale'ye ilişkin her cildin adı, Çanakkale'nin özetidir: Çanakkale 1 / Geldiler,... Ve Çanakkale 2 / Gördüler... Ve Çanakkale 3 / Döndüler...

Fransızlar nasıl tarihlerini, Michael Zevaco'nun "Pardayanlar" serisi ile tanıdılarsa, bizler de tarihimizi, tarih sorumluluğunun bilincinde olan, Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun, her biri derin araştırmalara dayanan kitaplarından öğrendik.  

Kilit adlı romanı,  Malazgirt Muharebesi'nin 900. yıldönümünde, 1971 yılında kaleme alınmıştı. Bunu, "Anahtar, Kapı, Konak, Çatı, Üçler-Yediler-Kırklar, Bu Atlı Geçide Gider, Geçitteki Ülke, Darağacı, Ebem Kuşağı, Sabır ve Gece Vaktinde Gündönümü" adlı kitapları izledi ki, bunlar 12 ciltlik "Dünkü Türkiye" serisinin ürünleriydi.  Her biri, bir birini izleyen, Atayurt'tan Anadolu'ya gelişimizi ve bu toprakları vatan tutmak için İstanbul'un fethine kadar olan mücadelemizin destan romanıydı. Türkiye'de yaşanan toplumsal değişimi ve sonuçlarını şiir gibi bir anlatımla yazdı.  "Çağımızın Dede Korkutu" unvanını taşıyan Sepetçioğlu'nun son eseri, Yesevi'yi anlatan "Yesili Hoca Ahmed" adlı romanıydı...

Sepetçioğlu'nun Yunus Emre oyunu, bir kişilikti. Yunus'dan gayri kişiler Yunusun hayâlindeki kişiler diye düşünülmüştü. Böyle oynanırsa oyunun tek ve gerçek oyuncusu Yunus Emre, hayal kişilerin tekli veya koro konuşmalarına karşı davranışlarıyla hareket edecektir. Böyle düşünülür ise oyunun Rakkâse'si de gerçekle hayal arası bir görüntüde verilmelidir. Fakat bu oyun hayal değil gerçek kişiler var sayılarak oynanabilir. Bu durumda oyuncular, sırasıyla şu kişiliklere bürüneceklerdir.

Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun Çanakkale Üçlemesi de önemli. Önsözden aktarma yapmak istedim: "......Biliyorum ki bir kısım tarih yazarlarıyla pek sevgili eleştirmenler (!) birçok şey söyleyip hiçbir şey anlatmadan, ... Ve Çanakkale hakkında da yazacaklardır. Varsın yazsınlar. Çünki ben biliyorum ki, ... Ve Çanakkale'den önce bizim dillimizde yazılmış böyle bir roman yoktu.... şimdi var, Bu bile benim için bir şereftir, önceliği olan ders kitaplarından da değil. Bir milletin namusu olduğu için, Plevneden sonra ana topraklarımızdaki en büyük direniştir; karşı geliştir, gücü bu savaşlardan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, bilinen tarih sıralaması yerine, taşıdığı destan havasının bozulmamasını gayret ettim. Çanakkale Savaşlarımızın başladığı günü, nerelerden nasıl bir sırayla uzayıp hangi tarihte sona erdiğini herkes, ortaokul öğrencileri bile, çok iyi bilirler..."

Bugün, tarihi romanlara karşı ilgi artmışsa, tarih dergileri, çizgi romanlar, tarihi gazete yazıları okuyucu da ilgi görüyorsa, bunda Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun payı inkar edilmez. 

Bir süre önce, Türkiye'ye karşı oynanan oyunlara ve bu oyunda yerli figüran, teslimiyetçi işbirlikçilere ve Türklüğün aşağılanıp hakarete uğramasına daha fazla dayanamadığını açıklayarak yazılarına son vermişti. Sevgili Mehmet Nuri Yardım'ın yazdığı gibi daktilosunu sarıp sarmalayıp, rafa kaldırmıştı. Ancak dostlarının ve okuyucularının ısrarlı çağrılarına uyarak yeniden Yeniçağ gazetesinde yazmaya başlamış ve sözde "Aydın"ların foyalarını göstermeye başlamıştı.

"- Bizde eski, en eski bir Kızılelma ışığı vardır. Kızılelma ışığını ben görebileceğimiz en son yer; tutunacağımız en uç nokta bilir, bir sonraki durağın ışığıdır diye düşünürüm. O son durağa vardığımızda yandığını, daha ötede bizi çağırdığını gördüğümüz ışık... O bizim Kızılelmamızdır. O ışık, Yaratanımızın özümüzde bizim için yaktığı ışıktır. Biz neredeysek, bir adım ötemizden bizi yine çağıracaktır."

Bu sözler Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun. Bu ışığı izlemek, bizlerin ve bizden sonraki nesillerin de görevi olmalı. Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun.