Mustafa Kemal Atatürk Mehmetçiğin Çanakkale Savaşını kazandıran yüksek karakterini şöyle özetlemişti:

"Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine geliyor. Fakat ne kadar imrenilecek soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerinde ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur." duyulur güneyde sadece zarif bir hıçkırık ancak."

Türk milletinin talihine yön veren bir başka günden ve olaydan söz edelim. Yine söze bir şiirde başlayalım. Adnan Ardağlı, "Çanakkale Geçilmez" adlı şiirinin bir yerinde diyor ki:

"......
Anafartalar ana baba günü, 
Dikilmiş vatanın üstünde Mustafa Kemal
Çevirmiş bir avuç Mehmet'le savaşı,
Anafartalar'da sanki, 
Gelincik düğünü.

Birden seğirten bir mermi,
Gelmiş de
Göğsünde durmuş Mustafa Kemal'in;
Anacığının armağanı
Bir saatin üstünde.
Mustafa Kemal'le birlikte
Ana bu
Gece demez, gündüz demez
Onun için duaya dururmuş.
Çanakkale bir büyük destan,
Çanakkale geçilmez,
Kemalden, Mehmet'ten, Murat'tan..."

6-7 Ağustos 1915 günleri Türk askerlerini Araburnu'nda yandan çevirmek isteyen düşman ordusu Grup Komutanlığına atanan Mustafa Kemal'in giriştiği karşı atakla püskürtülmüştü. 10 Ağustos günü, Tanrı, Mustafa Kemal'i yüce milletimize bağışlamıştı.  göğsünden bir şarapnel  parçası ile yaralanmış fakat kalbinin üzerindeki saat  kendisini mutlak bir ölümden kurtarmıştı. 

Bu olayı Mustafa Kemal şöyle anlatmıştı:

"10 Ağustos 1915. Conk Bayırını almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle  günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı kalkmış tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanını ve diğer subaylarını çağırdım. 

'Mutlaka düşmanı mağlup edeceğize inanıyorum. Ancak, siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.' Bu durumdan askerleri de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conk Bayırı'ndan çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim . Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 4,30'da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephede karanlıkta gökleri yırtıyordu."

"Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu.  Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı. Sarsıldım. Elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey'den başkası görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim.  Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephede panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnızca bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde  aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. 

Aynı gün, gece yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi  Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim.  Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler."

YARIN: "Dost da, düşman da birbirinden kahraman"