Mart geçti gitti. Eminim kimse bana “Bayramdan sonra gelen kınayı” bilmem nerene yak demez. Kadınlar, 8 Mart gününe sığdırılmayı kabullenmezler. Her günümüz, ayakları altı Cennet’e benzetilen kadınlarımızın olmalı. Ama takvime bağlanmak gerekiyorsa, hiç olmazsa gün değil hafta olmalı.

Kiminiz “Eyvah!” diyeceksiniz. Bir hafta sürecek bir yazı dizisine girizgah mı yapıyorum diye korkacaksınız. Vallahi da yapıyorum, billahi de yapıyorum.

Analarımızın, bacılarımızın, kadınlarımızın haklarını yedi yazı ile ödemek mümkün mü?

Dünya Kadınlar gününün tarihinden söz edeyim. Sonraki günlerde bir günü değil, her günümüzü adayacağımız bizim kadınlarımıza sözü getireceğim.

Önce Ümit Yaşar Oğuzcan’dan bir şiirle başlayayım:

“Siz ne zaman sevdiyseniz çaresizlik vardı

Bir karanlıktı basan içinizi aşkla beraber

 Sevince her yeriniz bir humma ateşiyle yanardı

Sonra gözlerinizde yaş, alnınızda ter

 

Onu severdiniz bilirim ama gidemezdiniz ki

 Sizin gibi niceleri sevip gidemediler

İşte ümitsiz aşkınızın şahidi

 Dişlediğiniz yastıklar, kırdığınız kadehler

 

Ve sizi o keder güzelleştirdi, o keder

 O isyan etmeler tanrıya, o içinizdeki kırıklık

 O sabahlara dek ağladığınız geceler

 

Bütün kadınlığınızla aşkın üstündesiniz artık

 O içinizdeki son fırtınalar da gelir geçer

 Siz de bir gün dersiniz – sevmek yalanmış meğer.”

 Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanıyor. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildi. Gerekçesi: “İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasını sağlamak.”

Ayrıntısı ya da öyküsü şöyle:

8 Mart 1857’de New York’ta 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can vermiş. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katılmış.

Bu acı olaydan aşağı yukarı 23 yıl sonra 26- 27 Ağustos 1910’da Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda, adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlendi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anmaya başlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.

Gelelim ülkemize: Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor.

Bakış açımızı dış dünyadan kendimize çevireceğiz. Ama yarından itibaren.

Her şakanın altında bir gerçek vardır, derler. Siz yine de yarın paylaşacağım yazıyı yalnız şaka yönüyle var sayın. Gerçek aramayın derim.