Bekir Sıtkı Erdoğan'ın şiirinde; Anadolu'nun folklor edebiyatında, halk hikâyelerinden, efsane ozanlarına, türkülerden ninnilere, atasözü, deyimlerden masallara kadar pek çok unsurun izlerini bulabilirsiniz. Anadolu insanının gelenekleri, görenekleri, manevi değerleri, tarihi; hâsılı bütün kültür varlığı onun şiirlerinde nefes alıp verir. 
 

"....Dadaşıma artık, ha ateş ha kar,
Burada savaşın adı "Kanlı bar"
Ovaya sis değil mücahit ruhlar
Çöküyor Erzurum Tabyalarından

Gökler alev alev yer bayrak bayrak
Ya şu ufuklara, şu dağlara bak
Bu gece dünyaya başka bir şafak
Söküyor Erzurum Tabyalarından

Bekir Sıtkı'm şaşma nice bir tarih!
Gündüzü bir tarih gece bir tarih;
Destanı sen değil koca bir tarih
Okuyor Erzurum Tabyalarından." 

Faruk Nafiz Anadolu'ya o günlerin şartlarıyla atlı araba ile çıkmıştı. Onun Han Duvarları şiiri:

"Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, / Bir dakika araba yerinde durakladı," dizeleriyle başlayıp devam ederken, güzergâh; şairi Orta Anadolu'ya ulaştıracak olan Ulukışla yoluydu. 

"Gidiyorum, gurbeti gönlümde duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya..."

Uzun yolculuk insan için yorucu ve sıkıcıydı. Araç at arabası olunca çoğu zaman çekilmez oluyordu. Dönen, kıvrılan uzun yollar, yılan gibi tehlikeli ve çetindi. Ve yollarda hanlar, hanların duvarlarında Şeyhoğlu Satılmış...

"On yıldır ayrıyım Kınadağ'ından
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi  bağından
Huduttan huduta atılmışım ben.." 

Aradan yıllar geçmiştir. Anadolu'nun yolları artık çelik ağlarla örülmeye başlanmıştır. Ama Anadolu'da hanlar yine vardır. Bekir Sıtkı Erdoğan'ın Şeyhoğlu Satılmış'ı da Gurbetten gelmiş garip bir yolcudur. Sılaya çoluk çocuğa özlemlidir. Yolculuğa, güç bela bilet alabildiği Haydarpaşa'dan, başlamıştır. Kayseri yolundan Niğde'yi geçmiş ve uzaktan Bor görünmüştür:  

"Garibim; her taraf bana yabancı, 
Dertliyim, çekinme doldur be hancı! 
İlk önce kımıldar hafif bir sancı, 
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş... 

Bende bir resmi var, yarısı yırtık, 
On yıldır evimin kapısı örtük! 
Garip bir de sarhoş oldu mu artık. 
Bütün sırlarını der yavaş yavaş..."

Yol ve yolcu mazmunları şüphesiz başka şairlerimiz tarafından da ele alınmıştır. Ancak, memleket edebiyatı içinde, atlı araba ile Anadolu'nun yollarına düşen Faruk Nafiz'de ve 1950'li yılların başında üsteğmenken Erzurum yollarına düşen Bekir Sıtkı Erdoğan'da daha belirgindir. Bekir Sıtkı Erdoğan'ın yolculuğu at arabasıyla değil trenledir: 

Düştü yollara trenim, 
Öter memleket memleket... 
Gece gündüz efkârlanır: 
Tüter memleket memleket... 

Dolar boşalır duraklar, 
Kaçar, kovalar direkler... 
Sıla gözleyen yürekler, 
Atar memleket memleket... 

Gurbet heybemdir meşinden, 
Dar gelir çıkmaz başımdan! 
Ben kaçarım; o peşimden 
Tutar memleket memleket...

Af yetişmeden suçuma, 
Kırağı düştü saçıma! 
Ayrılık derdi içime, 
Batar memleket memleket...
 
Seneler geçti aradan, 
Sorma bu geliş nereden! 
Kader beni pencereden, 
Satar memleket memleket...

Ey tiren, nedir öttüğün, 
Şurama geldi ettiğin! 
Gayrı sürüyüp gittiğin 
Yeter memleket memleket... 

Meğer bu sürgüne Tanrı, 
Tâ ezelden vermiş emri! 
Yollar değil, insan ömrü 
Biter memleket memleket...