Galatasaray bu sene yaptığı yabancı transferlerden sadece ikisinin bonservisi için 105 milyon avro ödedi. Osimhen ile Singo'nun bonservisi için ödenen paranın TL olarak karşılığı yaklaşık 5.000.000.000. Yazıyla da ifade edeyim beş milyar TL. Bu rakama, futbolculara ödenecek yıllık ücretler dahil değil.

Bu rakamları duyunca, Galatasaray yönetimi akıl tutulması mı yaşıyor diye düşünmemek elde değil. Sonuçta bir süreliğine kulübü yönetecekler, buraları babalarının çiftliği değil.

Osimhen Galatasaray'da kiralık olduğu geçen yıl büyük işlere imza attı. Hatta takımın şampiyon olmasının en önemli unsuru Osimhen'di. Ama bu, ülkemizde bugüne kadar bir futbolcunun bonservisi için ödenen en büyük meblağ olan 75 milyon avro gibi bir rakamın ödenmesi için geçerli bir neden mi?

Gelelim Singo transferine... Singo'ya ödenen 30 milyon avro bonservis bedeli, değil ülkemizde, belki de dünyada bir stopere ödenen en yüksek ücretler arasına girdi. Bu rakam hangi düşünce ile verilir anlamak mümkün değil. İnanın Real Madrid bile bir stoper için bu rakamı vermez ya da veriyorsa kılı kırk yarar.

Korkum, Türkiye'nin Suudi Arabistan'dan sonra dünya futbolunda para saçan ülke görüntüsüne girmesi. Arapların petrolü ve buna dayalı olarak çok parası var da bunu yapıyorlar. Peki bizim neyimiz var? Galatasaray'ın Florya tesisleri vardı. Burayı pazarladılar, elde edilen gelirle "Bankalar Birliği" anlaşmasından borçlarını ödeyerek çıktılar. Hatta sonrasında Başkan Dursun Özbek, "Borcumuz yok, kasamızda para bile var" dedi. Diyelim ki öyle, hazıra dağ mı dayanır? Böylesi harcamalar sonrası yine borçlanılır. E sonra ne olacak? Elinizde pazarlayacak bir Florya tesisi daha var mı?

Bugün masaya Galatasaray'ı yatırdım ama diğer kulüplerin gereksiz ve sorumsuzca harcamaları çok da farklı değil. Sadece kovulanlara ödenen tazminatlar bile onların bütçe disiplini açısından eksi puan almalarını sağlar. Bu işlerin temelinde, yapılan anlaşmalarda ilgili maddelerin hep karşı tarafın lehine olması geliyor. Diyeceksiniz ki "Öyle olmasa Mourinho'yu nasıl getiririz?" Getirmeyin efendim... Mesleki anlamda hiç bir 'açlığı' kalmamış, hedefi olmayan, tamamen paraya endeksli, üstelik de son döneminde çalıştırdığı takımlarda başarısız olduğu için hep kovulmuş bir adam size ne katacak ki... Sonuçta diğer takımlarımızın Galatasaray'dan çok farkı yok. Milyon avrolar ortalığa saçılmaya devam ediyor. Ülkede enflasyon varmış, millet sıkıntıdaymış bunların hiçbiri futbol kulüplerimizin kapısından içeri girmiyor. Sanki onlar başka bir ülkede yaşıyorlar.

Galatasaray'ın bu sene hedefi Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olmak. Yapılan transferlerin, dökülen paraların ana gerekçesi bu. İkinci gerekçe de taraftarın istemesi ve baskısı. İkinci gerekçe her zaman olacaktır. Takımın durumunu iyi bilen yöneticiler, sadece taraftar istiyor diye koskoca bir kulübün geleceğini risk altına sokacak şekilde yönetemez. Ana gerekçe olan Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olmak konusu doğru bir gerekçe gibi gözükse de işleyişte karşılaşılacak problemler ne kadar dikkate alındı sorusunu yöneltmek isterim. Örneğin yabancı oyunculara ödenen yıllık ücretler ile şimdiden takım içerisinde problemler yaşanmaya başladı. Geçen senenin birlik beraberliği bu sene kaybolmuş görünüyor. İlk çatlama Barış Alper Yılmaz'ın takımdan ayrılma isteği ile baş gösterdi. Perde arkasındaki neden Galatasaray'dan aldığı yıllık ücretin neredeyse 3 katının bir Arap takımı tarafından kendine teklif edilmesi. Tabi takım içinde de kendinden 3 misli fazla alanlar olunca -Osimhen yıllık 21 milyon avro, Sane yıllık 10 milyon avro, Singo yıllık 4,8 milyon avro geliri var- bu isyan bir yerde haklılık kazanıyor. Barış olayından sonra takımda yüksek ücret alan yabancı Osimhen ve Sane gibi oyunculara maç içerisinde, yerli oyuncular tarafından -Yunus'un yıllık 2,5 milyon avro, Barış Alper'in yıllık 3 milyon avro geliri var- uygun durumda olmalarına rağmen pas verilmemesi gibi olaylar görüldü. Bu tip olaylar çoğalacaktır. Para işin içine girerse, birlik beraberlik ortadan kalkar. Böylesi bir durumda Şampiyonlar Ligi'nde başarı gelir mi? Önce tahminimi sonra temennimi söyleyeyim. Tahminim Galatasaray Şampiyonlar Ligi grup maçlarında ilk 8'e giremez. İlk 24'e girer de 16'ya kalmak için play off oynarsa buna şükrederim. Play off maçından sonra ilk 16'ya girme ise tamamen oynayacağımız takıma bağlı. Sonrası çok daha zor. Temennim ise inşallah en azından yarı finale kadar çıkarız. Bazen yanılmak iyidir ya, burada da yanılırsam çok mutlu olacağım.

Türk futbolunun durumu malum. Takımlarımız Avrupa'da başarılı olamıyorlar. Son örneğini bu sene gördük. 2 takımımız elendi, 2 takımımız bir alt kategoriye düştü. Bir tek Şampiyonlar Ligi'ne direk katılan Galatasaray, direk katıldığından dolayı maç yapmadan Şampiyonlar Ligi grup maçlarını oynayabilecek. Demek ki bu transferlerin Avrupa'ya faydası yok. O halde sadece Türkiye Ligi için ortaya bu kadar para döküp kulüpleri borç batağına sürüklemenin ne anlamı var? Türk futbolu ne zaman başarılı oldu ki bir tek Galatasaray'ın Avrupa'da aldığı 2 kupa dışında. Ondan bu yana da 25 yıl geçti. Ayrıca Galatasaray o başarıyı elde ettiği dönemde ortaya böylesi paralar dökmemişti. Başarıya aç bir jenerasyon yakalamıştı ve onlar tamamen amatör zihniyetle oynuyorlardı.