Evrim… Bilim Dünyası tarafından kabul edilen ve ispatlanan, insanoğlunun gerçek varoluş hikayesi… Bizim gibi toplumlarda evrimi konuşmak son derece zor ve tehlikeli çünkü bu toplumlar evrimle çelişen geleneklere sahip ve her ne kadar yanlış olsa da geleneklerin yıkılmasına karşı doğal bir koruma kalkanları var.

“Bu zorluğun ana sebebi evrimin dini inanışlardaki yaratılış anlatıları ile çelişmesidir” diyebiliriz. Ancak bir diğer pencereden bakıp “dini toplumların geri kalmasının sebebi, tıpkı evrim örneğinde olduğu gibi, bilimi reddedip dine yönelmeleridir” de diyebiliriz. Algımız olaya hangi açıdan baktığımıza göre değişir. Bilime uzaklık, toplumsal baskı, yanlış algılar, kasıtlı manipülasyonlar ve apaçık evrim karşıtı propagandalar… Ülkemizdeki ortam evrimi anlamaya ve anlatmaya ne denli müsait, daha da önemlisi toplum evrimi anlamaya ve kabullenmeye ne kadar hazır bilemiyorum. Ancak evrimin doğru anlatılmadığını ve anlaşılmadığını düşündüğümden, bu kavramın üzerindeki sis perdesinin kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle benim değinmek istediğim açı evrim & din ilişkisi değil, evrimin ne olduğu ve ne olmadığı.

Evrim nedir?

Evrim, türlerin zaman içinde değişerek farklı türlere dönüşmesi sürecini açıklamaya çalışan bilimsel bir teoridir. Organizmaların nesiller boyu kalıtım yoluyla genetik değişikliklere uğraması sonucu gerçekleştiğini öne süren bu teori, Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace gibi bilim insanları tarafından geliştirilen evrim teorisi ile somutlaşmıştır.

Bu noktada “bilimsel teori nedir” sorusunu da cevaplamak gerekir çünkü insanların büyük çoğunluğu evrim teorisini “adı üstünde sadece bir teori, kabul görmüş olsa kanun olurdu” argümanı ile reddederek bilimsel statüsünü tartışıyor. Bunun ana nedeni bilim dilindeki teori kavramı ile günlük hayattaki teori kelimelerinin anlam bakımından farklı olmasıdır. Günlük hayatta teori; “temelsiz iddia” anlamına gelir. Bilim dilinde teori ise; “sağlam kanıtlarla desteklenen, deneysel ve gözlemsel olarak doğrulanmış bilimsel açıklamalar” anlamına gelir. Bu bağlamda: (1) Evrim bir doğa yasasıdır. (2) Teori, yasa olan evrimin neden ve nasıl olduğunu açıklar. (3) Evrimsel biyoloji, evrim teorisi kapsamında yapılan çalışmaları konu alan bir bilim dalıdır. Yani; bilimsel düzlemde evrimin varlığı, tartışmaya açık bir konu değildir.

Nasıl ki basketbol oyununu anlamak için kurallarını bilmemiz gerekiyorsa, evrimi anlayabilmek için de bazı bilimsel kuralları bilmemiz gerekir.

1-    Ana konu hayatta kalmak yani genin aktarılması yoluyla üremektir.

2-    Çevreye uyum sağlayabilen genetik özellik bir sonraki nesle aktarılarak yaşamaya devam eder. Buna doğal seleksiyon denir.

3-    Genetik değişim veya birleşimler farklı kombinasyonları, bu kombinasyonlar yeni türleri, yeni türler ise yeni farklı kombinasyonları tetikleyen bir döngü içerisindedir.

4-    Yeni hayat yeni bir vücut yapısı gerektirir.

5-    Çalışan ve öğrenen beyin büyür.

6-    Evrim denen şey sadece insana özgü değil, hücre, bakteri, virüs, bitki, hayvan, insan, özetle tüm canlılığa dairdir. Bir metodu vardır ve kimyada kullanılan periyodik cetvel misali canlıları türlerine göre haritalandırır.

7-    Fosil oluşumu çok nadir bir durum olduğundan geçmişe dair buluntular azdır. Bu nedenle evrimin sunduğu soy ağacı haritası yapboz tahtasına benzer ve eksik noktaları olması normaldir.

8-    İnsan evrimini tetikleyen 6 önemli doğa olayı vardır. (1) İlk hücreyi oluşturan şimşek, (2) dünyayı kavuran volkanik felaket, (3) dinozorları yok eden asteroid, (4) 10 milyon yıl süren aşırı sıcaklık değişimleri, (5) yağmur ormanı olan Afrika kıtasının tektonik faaliyetler sonucunda çölleşmesi ve (6) bir diğer şimşek yoluyla ateşin keşfi.

4 milyar yıl önce, taş ve tozdan ibaret olan gezegenimiz, göktaşlarının saldırısı altında ve yaşamın olmadığı bir lav kütlesiydi. Kıyamet yerini andıran dünyamızda yaşamın başlaması için, olasılık kanunlarına meydan okuyan kaotik bir dizi olayın gerçekleşmesi gerekiyordu. Yaşamın nerede ve nasıl başladığına dair birçok teori var ve kimse bunu kesin olarak bilmiyor. Ancak şunu biliyoruz ki, su olmasaydı yaşam olmazdı. Yaygın bilimsel inanışa göre suyu dünyamıza asteroidler veya kuyrukluyıldızlar getirdi. Bu su kimyasallarla ve organik bileşiklerle dolu bir çorbaya dönüşmüştü. Ve sonra beklenmeyen bir şey oldu.

İlk andan itibaren neler olduğu, bir sonraki yazıda..