Bir kişi ya da olay karşısında gösterdiğimiz istemli veya istemsiz davranışların, düşünce altyapısında o sürece kadarki yaşanmışlıklar, eğitim-öğretim, aile gibi kavramlar belirleyici olur.

Şöyle ki, her davranışımızın bir “bilinçaltı” vardır ve bu bizim kendi bilinçaltı değerlerimizle kodlanır. Bu yüzden kodlarımızı sıralı, temiz ve insani tutmak oldukça önemlidir.

Sinirliyken söylenen söz, sakinken düşünülmüştür

Öfkelendiğimizde ağzımızdan “bir anda” dökülüveren sözler, farkında olmadan bastırdığımız, dışa vurmamak için gizlediğimiz ve engellediğimiz ifadelerdir diyor Freud. Bunu da “Sinirliyken söylenen söz, sakinken düşünülmüştür” cümlesiyle özetliyor. Ona göre bu durum kontrollü bilinç eyleminin, öfkeli bir anda kontrolden çıkmasıyla sonuçlanmasıdır. Ancak bu da açıklama için yeterli değildir. Çünkü bunun bir de arka planı vardır. O düşünceye ulaşana kadar geçen süreçte yaşananlar, içinde bulunulan durum, aile, eğitim ve tabii ki medya. Yaşanılan travmalar, belirli duyguların diğer duyguların önüne geçmesi gibi olaylar neticesinde insanın algıları da bulunduğu ortama göre belirginleşir ve farkında olmadan bilinç de şekillenmiş olur. Ancak burada farklı bir etken daha vardır. Onu da Freud “Ekran anılar” olarak ifade eder.

Belirleyici dönem: Çocukluk!

Ekran anıları, kişinin bilinçaltında yatan daha derin anlamlarla ilişkilendirilmiş olan, genellikle çocukluk döneminden hatırladığı olaylardır. Freud'a göre, bu anılar kişinin bilinçaltındaki istenmeyen dürtüleri, arzuları veya travmatik deneyimleri örtbas etmek için kullanılan bir tür savunma mekanizmasıdır. Bu anılar genellikle olayların gerçekleştiği zamanla ilgili olarak gerçek dışı olabilir veya çarpıtılmış olabilirler. Freud'a göre, ekran anıları aslında kişinin gerçek anılarını örtmek için kullanılan bir tür maske gibidir ve bu maske altında yatan gerçek duygusal içerikler psikanalitik terapi sürecinde ortaya çıkarılmalıdır. Ekran anıları, psikanalitik terapi sürecinde önemli ipuçları sağlayabilir ve terapistlerin danışanlarının bilinçaltındaki daha derin dürtüleri ve duygusal içerikleri anlamalarına yardımcı olabilir. Bu nedenle, psikanalitik terapistler ekran anılarını dikkatlice inceleyerek danışanların derin psikolojik içeriklerine ulaşmaya çalışırlar.

Tedavi edilemeyen bilinç ve sonrası

Ekran anılar vasıtasıyla örtülen bilinç ile büyüyen birey, özellikle önemli bir pozisyona geldiğinde, karar verici aşamalara yükseldiğinde sağlıklı çıkarımlarda bulunamayabilir ve verdiği kararlarla daha büyük kalabalıkları olumsuz yönde etkileyebilir. Bulunduğu konumun da verdiği giç zehirlenmesiyle yaptığı hataların farkında olmadan daha büyük yıkımlara neden olabilir. Geçmişinde maskelediği gerçek anıların yerini, artık kendisinin de inandığı ekran anılar temelli yeni gerçeklikler almıştır. Bu yüzden sağlıklı iletişim kuramaz, kendi iç muhasebesini yapamaz hale gelir. Bu tip kişiliklerin çoğaldığı toplumlar yanlışları doğru kabul etme eğilimi gösterirken, akıl yönetimindeki bilinç devreden çıkar ve maskelenmiş bilinçaltının yönetimindeki yeni ve durdurulamaz üst kişilik baskın hale gelir.

Algı konusu ile birlikte daha derin bir analiz gerektiren konu hakkında çevresel etkileri de daha kapsamlı ele almak önemli olacaktır. Bu açıdan biraz kendi mazimize dönmekte fayda var. Hangi kişi veya topluluklardan neden nefret ediyoruz? Kimleri, hangi halkları neden diğerlerinden daha fazla seviyor ya da ötekileştiriyoruz? İçimizdeki şiddet duygusunun temeli gerçekte nedir? Hiçbir şeyden habersiz büyüdüğümüz o çocukluk dönemlerinde maruz kaldığımız söylemler farkında olmadan bizleri nasıl şekillendirdi? Tüm bunların cevapları belki de bir klişe haline gelen “çocukluğunuza dönelim” ifadesinde kendisini bulacaktır. Soru sormayı, merak etmeyi ve sorgulamayı unutmayın. Daha çok okuyun, farkında olun, doğru karar verin.

“Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki.” Sigmund Freud