Sofu Baba

Bir Anadolu Dervişi SOFU BABA”Van tarihi yeniden yazılıyor; Cesur Kraliçe Semiramis… Geçenlerde, gazeteci kardeşim Bora Özgen ile İstanbul Ümraniye’de bulunan çok yıldızlı “Rescate Holels”de bir kahvaltıda idim. “Guinness Rekorlar Kitabı”na da giren Van Kahvaltısında. “Anadolu Su Medeniyeti” belgesel çekimlerim sırasında yediğimiz ve damak tadını hala unutamadığımız o bildik, meşhur Van Kahvaltı sofrasında bulduk kendimizi. “Kuşun sütü bile vardı” denen cinsten…

Ama en güzeli de elbette; (ismi gibi temiz, umut ve güven veren Kurtuluş beyin adının aslında, İspanyolcası olan “Rescate” ile örtüşmesi bana şiirsel geldiği için, biraz daha ilgimi çekti) otel sahibi Kurtuluş Akay ve otel yöneticisi, örnek ve çağdaş Türk kadını, girişimci ve hayırsever bir Van sevdalısı olan “cesur ve güzel anne” Hatice Şule Gökırmak’ın konukseverliği oldu…

Uzun ve candan bir sohbetin ardından, kendileri Van’ın tanıtımı için belgesel çekmemizi önerdiler. Özellikle; Van Su Medeniyeti, Urartu Tarihi, Sofu Baba ve birlikte yaşama kültürü ortak paydaşında; “Sevgiyi sebil eylemek” ve Van’da hayatı belgelemek için, birlikte proje üretmemiz istendi…

Cesur ve güzel kraliçe Semiramis ile yiğit girişimci bir Van tutkunu olan Şule Gökırmak, arasında içsel ve düşsel bir bağ olduğu düşüncesi yeşerdi kafamda… Şamran Kanalı gibi coşkulu ve Sofi Baba Kehrizi gibi dingin olan Şule Gökırmak ile konuşurken, zamana yolculuk yaptım… Yitik zaman ışığında, sonsuz ve zamansız evrende; şifacı kutsal şaman ananın mucize ve harika atılımları, yolumuzu aydınlattı… Bir medeniyet harikası olan tarihi su kanalları ve Van Gölü mucizesi ile Gökırmak, yüreğimizde çağladı…

Yaşam kaynağımız suyun önemi ve kullanım bilincini, yurtsever bir örnek anne olarak ondan öğrendik. O bize candan ve dostça şu öğüdü anımsattı: “Su gibi aziz olmanın tam zamanı…” Biz de, tarihin kimi sayfalarını özetle araladık… Van’da ilk uygarlık izleri3 bin 684 metre yüksekliğindeki Kutsal Başet Dağı yamacındaki mağara duvarındaki resimler; Van’ın Neolitik Çağdaki ilk yaşam izlerinin kanıtıdır. Sonra mağaraların bulunduğu kanyona ve mağaraya geldik. Kızların Mağarası. Mağara duvarlarında 4-5 tanrıya karşılık çok sayıda tanrıça ve üreme organları da çok abartılmış vaziyette resmedilmiş. Doğu’da ilk kez bolluk, bereket ve doğurganlığı simgeleyen üreme organları böylesine abartılmış, yani Neolotik Çağda, ilk üretime geçildiği dönemi simgeleyen mağara resimlerine rastlıyoruz. Bu bereketli coğrafyada, günümüzden 2 bin 800 yıl önce Urartular bir uygarlık kurmuş. Bu uygarlığın Doğu Anadolu’ya getirdiği en önemli yeniliklerin başında ulaşım ağı ve su kanalları sistemi geliyor.

Çünkü hem Doğu Anadolu’nun hem dünyanın ilk sistemli yollarıdır bunlar. Şimdi o dönemde dağlar, vadiler, nehirler, yollar kutsal. Dağların, vadilerin ve yolların tanrılarına iyilik olarak kurban kesiliyor. Çünkü dağ geçit vermezse gidemezsin. Şimdi makine var delip geçiyorsun. O zaman bir çığ düştüğü zaman, ‘tanrıların gazabına uğradı’ diye inanılıyor. Semiramis Kaya Tüneli Urartular ilk kaya tünelini Bitlis’e 10 km kala açmışlar. Bu tünel, 1961 yılına kadar kullanılıyordu. Tünelin uzunluğu 112 metre, yüksekliği 6 metre ve genişliği ise 4 metre. Kürt tarihini yazan Şerif Han, Evliya Çelebi, Marco Polo, Amasyalı coğrafyacı Strabon ve dünyaca ünlü Faslı coğrafyacı-gezgin Ibn-Battuta da Seyahatname’sinde; ‘Tünelin bir kadın tarafından, “Kraliçe Semiramis” tarafından yaptırıldığını’ yazıyorlar. Bugün ise, o tünel artık yok…

Urartular Ermeni mi? Urartular, ne Ermeni ne de Kürt. Çünkü Urartu dili; Kafkasya’dan gelen Azyanik, yani bu günkü Çeçen, Apaz ve Çerkez dilleriyle yakın bir dildir. Urartuca ne Türkçeye, ne de Ermeniceye benzemiyor. Ermenice, Hindu - Avrupai bir dildir. Urartuca ise, Ural-Altay kaynaklı bir dil grubundandır… Urartu dilini okuyan Vanlı MehmetUrartu çivi yazısını okuyan ve Çavuştepe’ye gelen turistlere rehberlik eden Mehmet Kuşman, Van’da Çavuştepe’de yaşıyor. Kuşman, Çavuştepe kazı alanı girişindeki küçük atölyesinde, Urartu yazılarından yaptığı kolyeleri satarak yaşamını sürdürüyor…

Urartu Medeniyeti mirasıUrartu Kralı Menua, MÖ: 810 - 780 yılları arasında yaşamıştır. Yani günümüzden 2 bin 825 yıl önce. Menua genç yaşta tahta çıkıyor. Gözü pek, yaratıcı bir adam. Yapıcı, ileri görüşlü. Yollar, barajlar, göletler, su kanalları, görkemli tapınakları ve kaleler yaptırıyor. Fakat o dönemde Asurlar, sürekli Urartulara yağma seferleri yapıyor, kan ve gözyaşı veriyor. Kral Menua son derece kararlı bir şekilde, Asur’a yürüyor ve onları yeniyor. Urartu tanrıları, başta Güneş Tanrısı Haldi olmak üzere, elinde mızrağı ve yayı ile çevresine alevler saçıyor, düşmana korku veriyor. Arkasından Teişeba var, şimşekler çakıyor. Özellikle güneş ışıklarının arasında Şivini var. Sonra kavga tanrısı Utuni ve diğer tanrılar var. Başet, Munzur, Süphan ve Ağrı Dağı’nın tanrıları peşi sıra savaşa giriyorlar, kutsal hayvanlarıyla. Aman Allahım, Tanri Haldi sol eline almış kargısını, Asur kralını yerlerde süründürüyor.

Devamı yarın…