Fahri Akçakoca Akça Kimdir?

Fahri Akçakoca Akça, 1894’te Denizli’de dünyaya geldi.

Babasının istememesine karşın yüksek tahsil yaptı. Edirne Yüksek Öğretmen Okulunu bitirdi. Ancak, öğretmenliğe başlayamadan kendini cephede buldu. Hicaz Fırkası’nda görev aldı. Hicaz isyanında, Emir Abdullah tarafından, çok kötü şartlar altında 105 gün muhasara edildiler. Fahri Akçakoca sarı saçlı, mazi gözlü ve yakışıklı bir batılıya benzediği için, Alman zannedilerek Bedeviler tarafından öldürülmek istendi. Süveyş Kanalı ve Yemen Cephesinde topçu yedek subay olarak savaştı. 1918’de birliğinin esir düşmesiyle, soluğu Seydibeşir (Mısır) esir kampında aldı. 1920’de memleketine döndü. Esaret arkadaşı, “Teşkilat”tan istihbaratçı Osman Efendi’nin aracılığıyla, Garp Cephesi Komutanlığında istihbarat subayı olarak tekrar göreve döndü. Denizlili bir tüccar kimliği ile

Garp Cephesi’nin 1 numaralı casusu olarak Milli Mücadelede, Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa’nın saflarında; gizli ve çok faydalı çalışmalar yaptı. Fahri Akçakoca Akça, Milli Mücadelenin isimsiz, gizli ve vatansever kahramanlarından biri olarak anılmaktadır. Kızı ve torunları, ailesi ve sevenleri tarafından anıları yaşatılmaktadır… Tüm vatan şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz…

Kuvayı Milliyeci Denizli Müftüsü Ahmet Hulüsi Efendi’ye selam olsun. Tıpkı, 1920’de; “İstiklalsiz din ve iman olmaz” diyen Kuvayı Milliyeci Ulukışla Müftüsü Mehmet Bahaeddin Efendi gibi; “İşgal edilen memleket halkının silaha sarılıp, savaşması farzdır. Silahınız yoksa, elinize üç taş alıp düşmanın üzerine atarak eyleme geçiniz. Bu konuda Denizli Müftüsü olarak fetva veriyorum…” diyen, Milli Mücadele neferlerinden Ahmet Hulüsi Efendi’nin Denizli’deki anıtını da görmenizi öneriyorum.

Denizli’nin Gül İbikli Horozu

“Denizli’nin horuzları bellidir, bellidir aman…” dite üçlü sazıyla türkü çığıranÖzay Gönlüm, Denzili’nin bir sanat elçisi olarak marka kent olmasına katkısı büyüktür…

Kentin doğusunda yer alan antik tiyatro ve arkasında beyazlığı ile kendini belli eden travertenler… Kentin batısında yer alan diğer tiyatro… Nüfusu ne kadardı bilmiyorum ama, antik çağlarda sanata ve kültüre ne kadar değer verildiği ortada… Çift bağlaması ile konuşan, ninesiyle mektuplaşan ve Anadolu’nun yanık sesi ile türkü çığıran; Denizlili sanatçı Özay Gönlüm’ü de saygı ve rahmetle anıyoruz… Zamansız öten Denizli horozlarının seher çığlığında erken uyanıp, düştük yollara… Daha keşfedilecek, gezilip ve görülecek çok yerimiz var…

Denizi olmayan kent, bir damla deniz Denizli, Hierapolis, Laodikya ve Merkezefendi başta olmak üzere; “Denizli Su Medeniyeti” söyleşim ve imza günüm ardından, denizli ilçelerine yaptığım gezimde, bana rehberlik eden ve katkı sağlayan: Pamukkale Üniversitesi öğretim üyesi, değerli dostum Prof. Dr. Orhan Baykan (rahmetli), Mimar Süleyman Boz, Çevre dostu Mustafa Çallıca ve Ahmet bey, TYS Temsilcisi Hakan Keysan, Ressam Yaşar Çallı, Bekilli sevdalısı Lavaracı Tuncer Mankır, Merkezefendi Belediyesi Kültür Müdürü Zeynep Elif Çeşme ve Merkezefendi Belediye Başkanı olan ve Denizli’nin aydınlık yüzü, sevgili Av Şeniz Doğan’a; sanata olan katkıları ve destekleri için teşekkür ederim…

Bir dünya cenneti olan Anadolu coğrafyasında bulunan tarihi, kültürel ve doğal zengin mirasları keşfetme, yaşatma ve tanıtma gezimiz sürüyor. Dünyanın 99 haline tanıklık eden ve Anadolu coğrafyasını arşınlayan; Denizli’nin gül ibikli horozları ötmeden; Yoleri Gezgin Derviş rehberliğinde, bir başka turizm potansiyeli olan yerde buluşmak dileğiyle, dostlukla… Su gibi aziz olunuz ve sevginizi sebil eyleyiniz… Yolunuz ve bahtınız açık olsun…

Son…