Karanlık ve uzun bir kışın ardından bahar bütün güzelliği ve heyecanı ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

20 Şubat’ta cemre havaya düştü. Yani bahar kapımızı çaldı. 27 Şubat’ta suya, 6 Mart’ta toprağa düşecek. Önce sulardan tatlı bir buhar yükselecek, sonra topraktan. Tatlı bir koku aklımızı başımızdan alacak.

Bahar; kış mevsiminin karanlık ve soğuk günlerinin bitmesi; sıcak ve ışıltılı günlere geçmek demek. İnsanlar tarih boyunca kış mevsimini bir tür cehennem olarak tanımlamışlar. Yas tutmuşlar kış mevsiminde, baharın gelişini şenliklerle kutlamışlar.

Modern bir çağda yaşayan bizler mağaralara, derme çatma evlerine sığınarak; ellerindeki kıt yiyeceklerle zor kış mevsimini korku içinde geçirmeye çalışan atalarımızdan elbette daha şanslıyız. Tabi ki son dönemde yaşadığımız fatura korkusunu saymazsak.

Bu kışı biz zavallı ölümlüler de yüreğimiz pıt, pıt diye korkuyla atarken bir gözümüz elektrik sayacında, bir gözümüz doğalgaz sayacında geçirmeye çalıştık. Sanırım atalarımızın yaşadığı ‘’bu kış beni canavar yer mi’’ korkusuna benzer bir korkuyla bizler de faturalardan kaçmaya, saklanmaya çalıştık.

Acaba diyorum canavar korkusu fatura korkusuna tercih edilir mi? Bizler o malum faturaları ödeyemeden ölürsek devlet o paraları çocuklarımızdan alıyor biliyor musunuz? İşte tam da bu noktada acaba diyor insan bizleri canavar mı yeseydi?

Neşemiz kaçsın hiç istemiyorum. Bu yüzden bu yazıya yol üstlerinde gördüğüm çiçek açmış ağaçların fotoğraflarını eklemek istiyorum.

Şehrin insanı! Haftaya daha güzel bir Bahar Hanımla karşılaşırız umarım.

Bahar insan ömrünün aldığı en güzel armağandır. Umarım çok ama çok baharımız olur.