Anne, baba, kardeş, evlat düzeyinde sevdiğiniz, saydığınız manevi değerleriniz dardır ki, özleriyle özdeş sayarsınız. Yirmi yıl önceye kadar Ankara’da bir kapım ve bir manevi babam vardı. Onun gönül sesine göre ve hakkımda yazdığı yazılara göre, güya ben kendini hayrat eden insandım. Ama o benim “güya” değil yürekten kendini hayrat etmiş, manevi babamdı. O zamanlar sekseni aşmış yaşına ve dizlerinden kesilen dermanına rağmen, Ankara’da bir problemim olsa, gider ve sonuç alırdı.

Yalnız ben mi, aramızda olmayan pek çok arkadaşımızın da manevi babasıydı. İlk kez, manevi ağabeylerimden Mehmet Zeki Akdağ aracılığı ile tanımıştım.

Ahmet Tufan Şentürk’ün çocuğu olmamıştı. Onun için hepimiz birer manevi evlat olmak için yarışırdık. Etkilendiğim şiirlerinin birinde hiç baba olmadığını yazmıştı:

 “Hiçbir çocuk bana; 'Baba!' demedi,

Ben hiç 'baba' olmadım ki!

 

'Baba!' diyen tatlı sesi,

Sokaklarda, komşularda duydum.

Sokaklarda, komşularda gördüm onları.

Koşuyorlar, gülüyorlar, oynuyorlardı,

'Ana! ' diyorlardı, 'Baba!' diyorlardı,

Koşup sarılıyorlardı boyunlarına.

Analar, babalar çocuklarını,

Öpüyorlar, okşuyorlar, seviyorlardı...

 

Hiçbir çocuk içtenlikle, sevecen,

Atılmadı, sarılmadı boynuma.

Benim hiç çocuğum olmadı ki!

Sevgilerin en kutsalı çocuk sevgisi,

Seslerin en güzeli 'Baba!' diyen ses,

Ben hep bu türkülü sesi dinlerim.

Ben hep 'Baba!' diyen sesi duyarım.

Bir çocuk bana doğru koşsa uzaktan,

Onu, birden sımsıcak ruhumla kucaklarım.

 

Gece yarısı bir çocuk ağlasa uzaklarda,

Anasından, babasından önce ben duyarım.

Günün haber saatlerinde,

Radyoda, televizyonda,

Dergilerde, gazetelerde,

Yollarda, sokaklarda,

'Öldürüldü.', Öldü.' derler

'Ah! .. Yavrum! ..' derim..

 

Oysa ne öleni bilirim, ne öldüreni.

Çaresiz, alıp başımı giderim.

Ağlayan analarla, babalarla beraber,

Uykuyu gözlerime haram ederim.

Oysa hiçbir çocuk bana 'Baba!' demedi,

Ben hiç 'baba' olmadım ki!”

 Fatma Hanım ile Ali Şentürk’ün oğlu olan Ahmet Tufan Şentürk 12 Mayıs 1924 tarihinde Konya’nın Ermenek ilçesinde bağlı Esentepe köyünde dünyaya geldi. İlkokulu parasız yatılı olarak Ankara ve Ermenek’te okudu. Ortaokulu Bilecik'te, liseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesi'nde (1944) tamamlayan Şentürk bir süre Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne devam ettiyse de fakülteden mezun olamadan ayrıldı. Ardından Ankara İl Özel İdare Teşkilâtı'nda rüsum ve emlak memurluğu, emlak şefliği ve müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra emlâk ve istimlâk müdürü iken 1975 yılında emekliye ayrıldı.

Ahmet Tufan Şentürk’ün ilk şiir kitabı Sarhoş Dünya 1958 yılında yayımlanmıştı. Ardından pek çok şiir kitabı kaleme aldı. Anı türünde yazdığı Anılar Koridoru İçinde Sarıveliler (2000) adlı bir kitabı da bu türün güzel örneklerindendi.  Şentürk’ü 9 Mayıs 2005’de ebedi yolculuğa uğurlamıştık.

Şiirlerinde herkesin anlayabileceği yalın, arı bir Türkçe kullanmıştı. Köyünü, Torosların doğasını, anılarını şiirleştirirken yerel deyişleri, kelimeleri de ihmal etmemişti. Kelimeleri yan yana getirirken, aralarında yaratacakları ses ve anlam uyumluluklarına çok dikkat etmişti. Kelimelere; bir ruh, bir can vermeye çalışırdı. Genellikle hece ölçüsünü kullanan Şentürk'ün şiirlerindeki temel konular; Atatürk ve Atatürkçülük, bayrak, vatan ve millet sevgisi, doğal güzellikler, köy özlemi, aşk, insan ve çocuk sevgisiydi. Bunların yanı sıra sosyal konuların da yer yer şiirlerinde ele alındığı görülmekteydi..

Şiirlerinde insanı yüceltir, hümanist izler görülündü. Barış ve kardeşlik duygularını öne çıkarırdı.

Yarınki yazımda Ahmet Tufan Şentürk’ün “İnsanlık Şarkısı”ndan söz edeceğim.