İfşa. İfşa. İfşa.
Belki son günlerde sizlerin de dikkatini çekmiştir ‘’ahir zaman’’ tamlaması. Son evre olarak basitçe tanımlayabiliriz Farsçadan dilimize girmiş bu sözcükleri. Dini açıdan ise (içinde bulunduğumuz gibi) kıyamete en yakın an diyebiliriz.
Bu kavrama ben de bir ek yapmak isterim; ‘’vasatlar çağı.’’
Görgüsüz, bilgisiz, cahil bir kitlenin arasında kaldık. Her gün her mecrada karşımıza çıkıyor bu vasat kişilikler. Trafikte dar ve kısa paçalı pantolon giymiş, hem fiziki hem de ruhen gelişmemiş insanların çıkardığı kavgaları görüyoruz. Ruhları öyle aç, kişilikleri öyle ezik ki otobanlarda makas atıyorlar. Kırmızı ışıkları, dönüş yasaklarını dinlemiyorlar. Ezik ruhlarını tatmin etmek için ve ‘’ben buradayım, beni de görün’’ şiarıyla olmadık saçmalıklar yapıyorlar.
Gürültülü egzozları bunun için takıyorlar arabalarına. ‘’Hiçbir özelliğim, becerim, eğitimim, yeteneğim yok, gürültüyle geçersem beni görürler’’ cümlesi bilinç altlarına yer etmiş.
Düğün konvoylarıyla terör yaratıyorlar. Otobanlarda trafiği durdurup soytarılıklarını yaparak kendilerini göstermeye çalışıyorlar. Aslında farkındalar kendilerinin; sevilecek bir yanları olmadığını kendileri de biliyor. İşte tamda bu yüzden yaptıkları eylemle bir parça da olsa etki yarattıklarını düşünüyorlar. Tatmin oluyorlar.
Çirkin, görgüsüz, cahil ve tehlikeliler. Doktorları dövenler de bunlar. Geri kalmışlıklarının intikamını alıyorlar kıskandıkları ve karşılarında ezildikleri doktorlardan.
Saldırganlar. Çakallar gibi sürüyle geziyorlar. Tek başlarına kavga edemiyorlar bütün korkaklar gibi. Ancak kalabalık olurlarsa saldırıyorlar. Sakın yanlış anlaşılmasın kavgadan yana asla değilim. Ama bir gün kavga etmek zorunda kalırsam Tanrı’dan dileğim cesur ve mert bir rakibim olsun. Çünkü cesurlar bıçak çekmez, planlamaz, pusu kurmaz. Pusu kurmak ve alçaklık korkakların işidir. Bugün kavga ettiğiniz mert ve cesur insanla zamanın bir yerinde dost bile olabilirsiniz.
Sadece sokaklarda değil ahir zamanın karşımıza çıkardığı ömür törpüleri, cehennem azapları. Haberler, görüntüler, sesler ışıktan hızlı bir biçimde akıyor gözlerimizden içimize. Sürekli kirleniyor ruhumuz. Son gördüklerimden biri anneannesinin kafasında yumurta kıran bir ahmak. Bunun komik olduğunu sanıyor. Birkaç soytarıdan beğeni alacak falan filan. İçimde büyüyen öfkeyi anlatamam size.
Yusuf Uğur Uğurel’in çok sevdiğim dizeleri geldi aklıma;
“Aynen yazıldığı gibidir AnneAnne
İki kere annedir”
Keşke gelmeseydi aklıma çok sevdiğim bu dizeler. Acım arttı, katlandı. Öfkem de.
Gelelim ifşa diye neden üç kere tekrarladığıma. Ben bu türde dangalaklık, ahmaklık yapanların ifşa edilmesini istiyorum. Belki hukuka insan haklarına aykırıdır bu isteğim ama toplum içinde yaşamayı öğrenememiş ve çevresindeki herkesi tehlikeye atan yaratıklara insan denebilir mi?
Otobanda araçları durduran, yaptıkları soytarılıktan sonra konvoydaki araçlarla yolu kaplayarak trafiği yavaşlatan o yaratıklar, belki de on beş dakika kaybettirdikleri ambulanstaki hastanın ölümüne sebep oldular.
Otobanda bir aracın fren yapması üç kilometrelik bir etki yaratıyor diye okumuştum yıllar önce. Trafiği durdurmayı düşünemiyorum bile.
Muhtemeldir ki trafik denetleme bu araçları tespit etmiş ve ceza kesmiştir ama yetmez. İfşa edilmeli o insanlar. Soytarılıkları söylenerek adları ve soyadlarıyla ifşa edilmeli. Başka türlü vazgeçmezler.