Mart ayı tarihimizin dönüm noktalarındandır…

18 Mart 1915, “Çanakkale geçilmez” denilerek Türk milletinin kahramanlığının destanlaştığı gündür…

12 Mart 1921 günü ise İstiklal Marşının kabulü ile Türk milleti bağımsızlığını taçlandırır…

Mart, aynı zamanda bereket demektir; tarımda ekime hazırlığın yapıldığı, tohumun toprağa salındığı aydır…

Mart ayı bizim için hem zafer, hem umuttur…

Çanakkale Savaşının hangi şartlarda yapıldığı malumdur; henüz sakalı bitmemiş gencecik evlatların canıyla kanıyla kazandığımız zaferdir…

Çanakkale’de her metrekarede şehit, hatta şehitler vardır…

Milli Kurtuluş Savaşında bu vatanın her karışını şehit kanıyla sulayarak ebedi bağımsızlığa kavuştuk.

Savaştan sonra ekonomik kurtuluş savaşı başladı; yokluk ve parasızlığa rağmen büyük işler başarıldı. Yoksul çiftçinin ürettiği ile Cumhuriyet’in en önemli eserleri kazandırıldı.

Birçoğuna masal gibi gelecek ama elma, armut, portakal, zeytinyağı ve benzeri tarım ürünleri satarak dev fabrikalar kuruldu.

Yıllardır kendi ürettiğimizle yetinmek şöyle dursun, satarak ülke ekonomisini kalkındırdık.

Şimdi ise iş tersine döndü…

Türkiye tarım ülkesi ama en önemli ve hayati tarım ürünleri dışarıdan alıyoruz.

Düşünün Rusya savaşta ve biz Rusya’dan gelecek ayçiçeği yağını dört gözle bekliyoruz.

Ayçiçeği yağını taşıyan gemi Mersin’e yaklaşınca neredeyse bayram gibi kutlayacağız.

Daha da hazin tarafı, Rusya’dan ayçiçeği yağı alabilmeyi büyük başarı diye millete yutturuyorlar…

Bu millet Çanakkale’de, Sakarya’da Dumlupınar’da yedi düvelle savaşırken bile bir avuç buğday veya ayçiçeği yağı için ele güne muhtaç kalmadı.

Cephede savaş sürerken cephe gerisinde kadın çocuk, eli ayağı tutan herkes üretim yapıyordu.

Şimdi tersine döndü; üretim yapmak şöyle dursun savaştaki Rusya’ya muhtaç durumdayız.

Çanakkale ruhunu anlamayan, Milli Kurtuluş Savaşının niçin ve kimlerle yapıldığını bilmeyen, kendi özünden, kendi milletinden uzak beyinler yıllardır Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü karalamak için varını yoğunu ortaya koydu.

Cumhuriyet’in kazandırdığı bütün fabrikalar, Türk Telekom başta olmak üzere bütün kamu malları özelleştirme ayaklarıyla yabancılara peşkeş çekildi.

Kendi ülkemizde yabancıları başımıza patron yaptık!

Kendi çiftçimizi İsrail’in tohumuna muhtaç ettik.

Üretim yapamayan çiftçimiz bile Rusya’dan gelecek yağları, buğdayı bekler oldu.

Köylüler bile artık ithal edilen hayvanları kurban kesmeye başladı.

Hâlâ daha birilerinin bizi kıskandığını mı sanıyorsunuz!

*****

Metrekareye 6 bin mermi

Türkiye’ye Japonya’dan bir eğitim heyeti gelir. Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracak. Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçekleştirecekti…

Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar. Sonra bakanlıkta toplanırlar. Japon heyetin ülkemiz ve gençlerimiz hakkındaki tespiti ilginç; “Sizin çocuklarınızda milli şuur yok.”

Bizimkiler bu tespite çok şaşırır; “Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır” diye itiraz ederler ama yine de fazla ses çıkarmazlar… Ne de olsa misafirdirler…

Bizimkiler sorar:

- Peki, sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır?

Japon uzmanları anlatmaya başlar:

- Biz gençlerimize ilk mektebe başlamadan ‘şok testler’ uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar. Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar.

Japon heyetindekiler anlatmaya devam eder:

- Bu şoktan sonra Hiroşima’ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruyoruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz. Deriz ki; ‘Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz; vatanınız, işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlı yaşamayacak biçimde size bırakıp giderler. Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş.’ Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar. Sizlere şunu hatırlatalım ki, Türkiye’de birçok teknik elemanlarımız bulunmaktadır. Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz.

Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar:

- Peki ya Türkiye için tespitiniz var mı? Varsa gözlemleriniz nedir?

Japonlar; “Elbette var” derler ve anlatırlar:

- Bizimkinden çok daha önemli bir tanesi Çanakkale Savaşlarının olduğu bölge. Çanakkale Şehitliği gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile… Bir metrekareye 6.000 (6 bin) merminin düştüğü savaşta, Türkler her şeye rağmen galip çıkıyor, olamayacağı olur hale getiriyorlar. En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğini ispatlıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yetmiş iki millet vardı…

(Not: 18 Mart’ın önemine binaen tekrar hatırlatmak istedim)

*****               

TEBESSÜM

Siyaset

Avrupa gezisi sonrasında İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u yakın dostları ziyaret eder. Dostları, Akif’ten memleketin durumu hakkında değerlendirme yapmasını ister: Akif şöyle konuşur:

- Berlin elçisi oturmuş tefsir yazıyor, Fatih’teki hocalar ise siyaset konuşuyor. Artık ülkenin durumu hakkında başka yorum yapmama gerek var mı?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat etmeseydi Allah cenneti, O’na bile etmezlerdi secde!

M. Akif Ersoy