Milli Mücadelede Ulukışla

Kışlak zamanı, Ulukışla’da saat beşte; “Kışlalar doldu, boşaldı bu gün“ yerine “Adana’ya bir kız kaçtı, gördün mü?” ya da “Zahidem kurbanım” bozlağının yankılandığı, şu bizim Kışlahan’ın taş duvarları; dile gelsede, konuşsa bir gün... “Şiirin Yol Öyküsü Han Duvarları”nda hala, Faruk Nafiz’in ayak izi ve Yemen ve Filistin’den dönen Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ın kanlı mendili, Çalkama Halil’in takvimine göre; “Dört bayrak sonra” yavuklusuna uluşacaktı. Olmadı... 1920’de işgalci Fransız ve İngilizlerle işbirliği yapan dönemin Ulukışla Kaymakamı Tayyar Bey ve günümüzde de benzeri olan işbirlikçileri, Ulukışla’da Atatürk Konferansını neden yasakladı? Bu yasağın ispiyoncusu ve uygulayıcısı, bölgede kültür turizminin gelişmesini istemeyen ve Cumhuriyetimizin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk ve devrimlerine karşı olan; bencil, çıkarcı, çağdışı kuru kafalardır…

Çocukların “Bu vatan kimin?” adlı şiiri yarım kaldı. Hayır, hayır!.. Ulukışla halkı, bu geri dönüşüme izin vermedi... Her şeye karşın, Ulukışla’nın aydınları bitmez… 25 Mart 1920’de Pozantı Karboğazı baskınında, Tabur Komutanı Binbaşı Mesnil ve 630 kişilik Fransız Taburunu teslim alan; Ulukışla Kuvayı Milliye Müfreze Komutanın Şevki Alpagut ve 4’ü Yörük kadını olmak üzere, 44 Kuvvacı yanı sıra; Kuvayı Milliyeci Ulukışla Müftüsü Mehmet Bahaeddin Efendi; “İstiklalsiz din-iman olmaz”, “Ya istiklal, ya ölüm!..” diyerek, Mustafa Kemal Paşa’nın saflarına katıldı. 5 Ağustos 1920 günü Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da katıldığı 1. Pozantı Kongresi kararları, Milli Mücadelede Anadolu’nun istiklali için ilk adım, ilk kıvılcım olmuştur. O günden sonra; Çukurova’da cirit atan Fransız, İtalyan, İngiliz ve ABD askerleri ve de “Barış Gönüllüsü” kod adlı CIA casusları; bir daha Ulukışla Tren Garı’nı aşıp, Anadolu’nun doğal ve stratejik güvenlik kuşağı olan, Toros Dağları’nı geçemedi... Ve dün olduğu gibi bu gün de, Ulukışla halkı kararını verdi; “ATATÜRKİYE”den yana... Anadolu’nun aydınlık yüzü Ulukışla’ya selam olsun!.. Kaynak kitap: (İstiklalsiz Din Olmaz-Ulukışla Kuvayı Milliye Müfrezeleri, Dursun Özden, Yoleri Yayınları).

Özellikle, Meydan, Porsuk ve Beyağıl Köyü yaylaklarında ve Bolkar Dağı eteklerinde özgürce dolaşan yabanıl yılkı atlarına ve kaybolan tay için söylenen bu ağıt; aslında dolunayı ve güneşi içenlerin sessiz çığlığıdır. Şu sese bir kulak verin:

“Gıcıla hey de goca Bulgar gıcıla

Bastırırlar da ardıç ile tuncunan

Beni ayırdılar da çifte kuzumdan

Kişneyi kişneyi de tayları mı yiter

Bolkarların mor otu sana da yeter…”

Devamı yarın…