Roma’da genel olarak gezilip gürülecek yerler

Caracalla Hamamları

 Caracalla Hamamları, Kolezyum’a yürüme mesafesinde bulunuyor ve şehrin en ikonik yerlerinden biri. Yaklaşık 1600 kişinin burada aynı anda banyo yapabildiği söylenir. MS: 212 yılında inşa edildiği tahmin edilen bu hamamlardan günümüze kalan kalıntılar görülmeye değer. İmparator Caracalla olarak bilinen Marcus Aurelius Antoninus Augustus yönetiminde inşa edilmiş olan bu hamamlara cüzi bir ücret ödeyerek girebiliyorsunuz.

Borghese Galerisi

Roma’daki en değerli eserlere ev sahipliği yapan müzelerden biri olan Borghese Galerisi, sunduğu mükemmel eserlerin dışında, güzel bir bahçeye de ev sahipliği yapıyor. 17. yüzyılda Kardinal Scipione Borghese tarafından bir araya getirilen dünyanın en büyük özel sanat koleksiyonlarından birine sahip. Koleksiyon, Bernini, Titian, Caravaggio, Raphael, Correggio, Rubens ve Canova’nın önemli eserleri ile antik Roma, Rönesans ve Barok sanatı açısından özellikle zengindir.

Borghese Galerisi ile ilgili harika bir şey, kalabalığı minimumda tutan süreli bir rezervasyon sistemine sahip olmasıdır; ancak, aynı zamanda rezervasyon yapılması gerektiği ve biletlerin sınırlı olduğu anlamına da gelir. Sanatseverler için bir cennet köşesi olan Borghese Galerisi de Roma’da kaçırılmaması gereken yerlerden bir tanesi. Galerinin özellikle bahçeleri turistleri büyülüyor.

Borghese Galerisi, sanatseverlerin Roma’da büyük kalabalıklar olmadan güzel bir alanda sanata hayranlık duymaları için mükemmel bir yer.

San Clemente Bazilikası

Roma’da çok sıra beklemeden eşsiz bir iç mekan süslemesine sahip kilise görmek istiyorsanız, San Clemente Bazilikası‘da gidebilirsiniz. Bazilika, daha çok hikayesi ve tarihi ile ünlü olsa da, arkeoloji meraklıları için de güzel bir deneyim sunuyor. Sokak seviyesinden 12. yüzyıl kilisesine girin, dördüncü yüzyıl kilisesine kadar merdivenlerden inin ve sonunda ikinci ve üçüncü yüzyıllarda popülerlik kazandığı bilinen tanrı Mithras için bir tapınağa ulaşıyorsunuz. İşte burası, kilisenin en dikkat çeken ve en önemli yeri. Tabii sunak ve tavandaki çalışmalar da kaçırılmaması gereken eserler arasında yer alıyor.

Domus Aurea

Çok fazla popüler olmayan, fakat en kısa zamanda turistlerin uğrak yerlerinden biri olacağını düşündüğümüz yer olan Domus Aurea da zamanınız varsa göz atmanızı tavsiye edebileceğimiz kalıntılar arasında. Altın Ev olarak da bilinen Domus Aurea, İmparator Nero’na ait bir ev olarak biliniyor. MS 64-68 yılları arasında Kolezyum yakınındaki büyük bir eğlence mekanı olarak inşa edilmiş. Kesinlikle görülmeye değer bir yer olmasa da, yeteri kadar zamanı olanları göz atmak isteyebileceği bir yer.

Largo di Torre Argentina

Largo di Torre Argentina olarak bilinen bu arkeolojik harikası, Mussolini’nin 1929’daki yeniden inşa çabalarının bir parçası olarak kazıldı ve modern sokak seviyesinin 6 metre altına batmış dört Cumhuriyet zafer tapınağını ortaya çıkardı. Dört farklı tapınağın kalıntılarına ek olarak, Torre Argentina, diktatör Julius Caesar’ın M.Ö.44’te ihanete uğrayıp öldürüldüğü ünlü Pompey portikosunun bir bölümünü de içeriyor. Bugün, Torre Argentina’daki gönüllüler, çoğu engelli veya hastalıktan muzdarip yaklaşık 130 kediye bakıyor. Burası, daha çok kedileriyle tanınıyor. Ancak antik kalıntılara merakı olan herkesin göz atabileceği noktalardan.

Devamı yarın…