Odaya ışık girdiğinde karanlık dağılır…

Zihin farkındalığa eriştiğinde korkup kaçmak ister. Düşüncelerimize, inançlarımıza sıkı sıkı bağlanmak ister, bırakmak istemeyiz. Zihnimiz “artık bana ihtiyacı kalmıyor” der ve korkar. Aslında gerçeklik sandığınız düşünceler zihin için bir uyku halidir, rüyadır. Rüyalarla mutluyken hiç kimse derinlerindeki gerçeklerle tanışmak istemez. Işığın girmesinden çekinir. Uyanmak istemez.

Meditasyon yapmaya başladığınızda zihninizin oyunlarıyla yüzleşmeye başlayacaksınız. “Zihin iki yönlü çalışır.”demiştik. Çoğunuz iyi tarafına tutunup karanlık tarafından çıkmaya çalışacak. “ Pozitif kalmalıyım”, “sinirim geçmeli”, “aklıma bunlar gelmemeli, çok huzurluyum”  gibi düşüncelere dalarak karanlık taraftan çıkmaya çalışırken, iki tarafı da sadece izlemesi gerektiğini, tanık olmayı unutacak. Bırakın içinizdeki en derin duygular gelsin. Siz bırakmasanız da gelecekler zaten... Telaşa, huzursuzluğa kapılmayın. Sadece izleyin, takip edin, hislerinizi dinleyin.

Kiminiz “aklımdan çok hızlı düşünceler gelip geçiyor” diyecek. Gelirler ve geçerler. Yetişemezsiniz bazen. Bir yere yetişmeye çalışmıyoruz, acelemiz yok. Durduramayız, kimse durduramaz.

Kiminiz ise fiziksel ağrı veya acı duyacak. Örneğin; “başım ağrıyor”,“kolum açıyor”, “midem bulanıyor” gibi… Bunlar çok normal çünkü bedeniniz de meditasyona uyum sağlamaya çalışıyor. Herhangi bir noktada acı hissettiğinizde sakin kalın, derin bir nefes alın. Hatta yapabiliyorsanız ağrıyan yerinizden nefes aldığınızı imgeleyebilirsiniz. Acınızı izleyin. Bir süre sonra kaybolacaktır. Acı ile zevk aynı enerjiden doğan zıt iki kutuptur. İzlemeye devam ettikçe acı yerini keyfe bırakacaktır. Zihniniz de böyle değil mi zaten?

Hazır hissediyorsanız ve ilk yazımda verdiğim tekniği düzenli uyguladıysanız, sizlerle zor bir teknik denemek istiyorum. Yeni başlayanlar için zor olabilir.

Tekniğimizin adı “Vipassana”. Gautama Buddha’nın metodlarını içeren bir teknik. Bir nevi en temel nefes meditasyonlarından biri. Bizler Osho’nun teknikleriyle harmanlanmış olarak yapacağız ama şekillerde de yapılabilir.

Meditasyonumuz iki aşamadan oluşacak ve toplamda 1 saat sürecek; 45 dakika oturacak 15 dakika yürüyeceksiniz. Ben genellikle dışarda (doğada yapmanızı şiddetle öneririm) yapmayı tercih ediyorum. Yürüme kısmında evde biraz zorlanabilirsiniz.

Rahat ve sessiz bir ortamda, rahat olduğunuz bir oturma pozisyonu seçin.

Oturun ve hazır hissettiğinizde gözlerinizi kapatın.

Nefesinizi izleyin, dikkatinizin dağıldığını hissederseniz göbek deliğinize odaklanabilir, karnınızın inip çıktığını düşünebilir, izleyebilirsiniz.

Oturma süremiz bittiğinde yavaş hareketlerle ayağa kalkın.

Normal yürüme hızınızdan biraz daha yavaş yürümeye başlayın. Etrafınızdaki objeleri seyredin.

Sık sık ayaklarınıza bakıp ayaklarınızın hareket edişlerini izleyebilirsiniz.

Ayağınızın yere değişindeki hisse odaklanmanızı tavsiye ederim.

Hazır hissettiğinizde durabilirsiniz.

Bu haftalık bu kadar.

Sizlerden isteğim, meditasyonu bitirdiğinizde yazımı tekrar okumanız.

Tekniği anlatmadan önce zor bir meditasyon diye tabir etmiştim. Basit deseydim, kendi egonuzun mantıksızlığını hissetmek yerine bu kadar basit metotların yardımcı olamayacağını düşünecektiniz. Zihninizin oyunlarına karşı sizleri korumaya çalıştım.

Yazımı J.M. Power’ın bir sözüyle bitirmek istiyorum;

Rüyaları gerçekleştirmenin ilk yolu, uykudan uyanmaktır.

Güzel uyanmanız dileğiyle...