Bize neler oluyor? Hangisinden başlayayım şaşırdım. Gerçekten bunlar yaşanıyor mu yoksa hepsi birer kurgu mu? Sokaklarda cinsel ilişkiye girenleri mi ararsınız, çırılçıplak şehrin ortasında güneşleneni mi? Çırılçıplak sokağa iniyor artık vatandaşlar.

O kadar anlamsız ve absürt geliyor ki yaşananlar inanamıyoruz. Bu olaylar akıl sağlığıyla değil laçkalıkla açıklanabilir ancak. Hırsızlar ceza almıyor, magandalar ceza almıyor, sapıklar ceza almıyor bu laçkalığı gören densizlere de gün doğuyor içlerindeki ahlaksızlığı gerçekleştirmek için. Cehalet ve vasatlık tarihin hiçbir anında hiç bu kadar cesaret sahibi olmamıştı. Bu insanlar hangi ara toplumun içinde yerini aldı, hangi tarih aralığında gerçekleşti bu kötü dönüşüm; bence öncelikle bunu sorgulamamız gerekiyor.

Çıplaklık bazı bireylerde ve toplumlarda bir protesto biçimi. Bu türde eylem yapan kişiler yaptıkları açıklamalarla neden böyle bir eylem gerçekleştirdiğini, protestonun nedenini belirtir. Kabul edilir ya da edilmez bulabilirsiniz bu yöntemi; size kalmış. Doğru veya yanlış felsefi alt yapısını da hazırlıyor eylemi gerçekleştiren kişiler.  Bizde olanlarsa sanki bir delilik, cinnet hali.

Bunaldık. Seksen milyon insan bunaldık. İnsanların çaresizliği, içine düştükleri açmaz sanırım daha da kötülerini gösterecek bizlere. İnsanların parası yok. Gençler işsiz. Gençlerin mesleği yok. Üniversite hedef olarak gösteriliyor çocuklara. Başarılı olanlar iyi okullara, zayıf ama parası olanlar özel üniversitelere gidiyor. Çoğunluk mesleği ve becerisi olmadan sokakta kalıyor. Dört ya da beş sene sonra o işsizlere kalitesiz okullardan mezun olanlar da ekleniyor.

Bu kadar çok üniversitenin olması bir kandırmacadır ve Türkiye’yi geriletme planıdır.

Ağır bir kompleks geliştirdi bu toplum. Her yerde mantar gibi biten kalitesiz özel üniversitelerden önce (ki çok kaliteli olan birkaç özel üniversiteyi onlardan ayrı tutuyorum) sınavları kazanarak üniversiteye girmek çok zordu ve çoğunluk dışarıda kalıyordu. Başarısız çocuk yaftasından kurtulmak için parası olan da olmayan da bu okullara yöneldi. Sonuç hüsran tabi ki.

Enflasyon ve pahalılık insanları canından bezdirdi. İnsanların kazançları eridi. Anneler babalar çocuklarına okul harçlığı veremiyor artık. Verse de verilen para karın doyurmaya yetmiyor. Elli üç yaşındayım; bir sürü kriz gördüm ama bu bambaşka. İnsanların kendilerini öldürmelerinden korkuyorum. Çaresizlik, çıkar yol bulamamak çok kötü. Bir öğrenci yurdunda peş peşe ölen çocuklar oldu. Polisler intihar ediyor. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırdılar.

Sadece bizde değil bu sorunlar. Dünyanın birçok ülkesinde yaşanıyor. Gelişmiş diye adlandırılan ülkelerde metinler orta bir öğrencilerinin anlayacağı nitelikte yazılıyor. Eğitim kalitesi birçok ülkede yerlerde sürünüyor.

Dünyada her dönem, her çağ isimlendirilmiş. Herhalde bizim şahit olduğumuz bu dönem vasatlar çağı olarak geçecek tarihe. Ne yazık ki bizim kaderimizde de bu dönemde yaşamak varmış.

Daha önemli durumlar da var. Dünya bir gıda kriziyle karşı karşıya. Birileri her yerde savaş davulları çalmaya başladı. Çevremizde devam eden savaşlar var. Sanki birileri dünyayı yeniden düzenlemek ve aralarında paylaşmak istiyor. Birinci ve ikinci Dünya savaşlarının nedeni de ‘’paylaşım’’ değil miydi?

Hiç araştırmadım ama sanırım bulunduğumuz coğrafya tarih boyunca en çok savaşın olduğu bölge.

Dünya üzerinde tek bir savaş vardır; emperyalizmin insanlığa karşı olan savaşıdır. Anadolu’da bir kere yendik onları ama gene etrafımızda savaş davulları çalınıyor. Umarım savaşmadan kazanmayı öğreniriz bir gün.