Şathiyelerin asıl özelliği şiirin arkasındaki düşüncedir. Bu şiirlerin düz anlamlarına değil de sembollerin ardındaki ifadelere bakıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip olduğu görülür. Dolayısıyla yorumlamak ve hatta anlamak için belli bir tasavvuf bilgisi gerektiren şiirlerdir.

Bu tür şiirlerde aslında toplumun ve insanların eleştirisi yapılmakta ve tasavvuf kavramları anlatılmaktadır.

Bu bilgiyi verdikten sonra sözü Azmî Baba’ya getireceğim.

Azmi Baba’nın doğum tarihi bilinmiyor. Bektaşilerce düzenlenen defterlerde geçen Fezmi, Kazmi, Kuzma gibi şairlerin de Azmi olduğu sanılıyor. Defterdâr Pir Ahmed Çelebi’nin oğluydu. Medrese öğrenimi gördü; müderrislik yaptı. Son dönemlerinde Şehzâde Mehmed’in (III. Mehmed) hocası oldu. İstanbul’da 1582’de öldü.

Bir zamanlar sathiye konusunda yazarken, konuşunken Azmî Baba’nın şiirini örnek gösterirdim. Aşağıya ben on beş kıtasını yazayım da siz istediğiniz kadarını okuyunuz. Ama şathiyenin sonunu eklediğim kıtayı da okumayı ihmal etmeyiniz:

Yeri göğü insü cinni yaratan

Sen ey mimar başı eyvancı mısın

Ayı günü çarhı burcu var ettin

Ey mekân sahibi rahşancı mısın

Denizleri yarattın sen kapaksız

Suları yürüttün elsiz ayaksız

Yerleri temelsiz göğü dayaksız

Durdurursun acap iskancı mısın

Kullanırsın kanatsızca rüzgarı

Kürekle mi yaptın sen bu dağları

Ne yapıpta öldürürsün sağları

Can verip alırsın sen cancı mısın

Sekiz cennet yaptın sen Adem için

Adın büyük bağışla anın suçun

Ademi cennetten çıkardın niçün

Buğday nene lazım harmancı mısın

Bir iken bin ettin kendi adını

Görmedim senin gibi iş üstadını

Yeşertirsin kurutursun odunu

Sen bağçevan mısın ormancı mısın

Cibril'e perde altında söylerdin

İnip Beytullah'ta kendin dinlerdin

Bu ateşi cehennemi neylerdin

Hamamın var ya, külhancı mısın

Hafaya çekilip seyrana durdun

Aklı yetmezlerin aklını vurdun

Kıldan ince köprü yaptın da kurdun

Akar suyun mu var, bostancı mısın

Bu kışlara bedel bu yazı yaptın

Evvel bahara karşı güzü yaptın

Mizanı iki göz terazi yaptın

Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın

Kazanlarda katranların kaynarmış

Yer altında balıkların oynarmış

On bu dünya kadar ejderhan varmış

Şerbet mi satarsın yılancı mısın

Esirci misin cehenneme koydun Arap

Hoca mısın okur yazarsın kitap

Aslın kitap mıdır görürsün hesap

İntisabın mı var yoksa hancı mısın

Yüzbin cehennemin olsa korkmam birinden

Rahman ismi nazil değil mi senden

Gaffar-üzzünüb'um demedin mi sen

Affet günahımı yalancı mısın

Beni affeylesen düşen mi şandan

Ne dökülür ne eksilir haznenden

Şahlar bile geçer böyle isyandan

Affetsen olmaz mı noksancı mısın

Şanına düşer mi noksan görürsün

Her gönülde oturursun yürürsün

Bunca canı alıp yine verirsin

Götürüp getiren kervancı mısın

Bilirsin ben kulum sen sultanımsın

Kalpte zikrim dilde tercümanımsın

Sen benim canımda can mihmanımsın

Gönlümün yarisin yabancı mısın

Beni delil eder kendin söylersin

İçerden Azmi'yi pazar eylersin

Yücelerden yüce seyran edersin

İşin seyran kendin seyrancı mısın

Eğer Azmi Baba, 1500’lu yıllarda değil de günümüzde yaşasaydı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “ Fiyatları tayin eden Allah’tır” fetvasını okusaydı eminim ki, yukarıdaki kıtaların arasında şunu de eklerdi:

“Geçim sıkıntısı bizleri ezdi

Bil ki orta direk canından bezdi

Narh koyanı sordum, Diyanet yazdı:

Fiyatları tayin edenci misin”