Arı karşılaşabileceğiniz en büyük mucizedir. Yaşamın sürmesini sağlayan canlıların en önemlisidir.

Birçok insan yabani arılarla bal arısını karıştırır. Sizleri kahvaltı sofralarınızda, yemek masalarınızda rahatsız eden sarı siyah arılar yabani arıdır. Bazı bölgelerde sarıca arı diye de adlandırılıyor. Saldırgan bir arıdır. Defalarca sokabilir insanı ve ciddi anlamda tehlike yaratabilir. Bu arılar bal arılarına da saldırarak öldürürler ve kovanlardaki balları yağmalarlar. Kovanın başına vardığınız zaman yerdeki yüzlerce bal arısı ölüsünden anlarsınız yabani arı saldırısını.

Bal arıları daha küçük; renk olarak kahverengi turuncu ağırlıklı ve asla dikkat çekmeyen bir türdür. Geçenlerde bir otomobilin köşesine konmuş oğul arılarıyla ilgili bir paylaşım gördüm. Fotoğrafı paylaşan arkadaş gezgin arı diye nitelemiş. Göç ettiklerini söylemiş. Bilgim dahilinde anlatmaya çalıştım.

Oğul arı; bir kraliçe arı kovandan ayrıldığında onunla birlikte hareket ederek kovanı terk eden arılardır. Yeni bir yuva bularak kendi kolonilerini oluşturmak için hareket ederler. Bir anlamda arıların üreme yöntemidir.

Kraliçe arıya bizde ‘’Bey’’ diyorlar. Kovanın içinde asker arılar, işçi arılar,  erkek arılar var. Asker arılar kovanı koruyor, işçi arılar bal üretiyor. Müthiş bir iş bölümü var aralarında.

Kraliçe arı ‘’bey’’ gözü yapıyor ve o gözden başka bir kraliçe arı çıkıyor. Bu kraliçe kovanı terk edince onunla birlikte bir kısım arı da ayrılıyor kovandan. Kraliçe arı bir yere konunca diğer arılar kraliçelerini korumak ve saklamak için üzerinde toplanıyor. Kıpır kıpır üzüm salkımı bir görünüm oluşuyor. Bu kovandan ayrılmış topluluğa ‘’oğul’’ deniyor. Oğul arıların tek derdi kraliçelerini korumak ve saklamaktır. Bu yüzden asla saldırgan değillerdir.

Bazen fotoğraflarda insanların elini yüzünü sarmış binlerce arı görürsünüz; işte onlar kraliçe arıyı korumaya ve saklamaya çalışan oğuldur ve genelde  zarar vermezler. Bazı arıcıların yolda bulduğu oğulları yanlarında içine koyacakları kova, çuval gibi bir şeyin olmaması nedeniyle kraliçe arıyı bulup; göğüslerine yapıştırarak tüm oğul arıyı kendi üzerlerinde toplayıp bu şekilde kovanlarına kadar taşıdıkları görülmüştür.

Bahar aylarında çiçek açmış ağaçların arasına girdiğinizde bir uğultu duyarsınız. Neredeyse her çiçekte bir arı olur. Aralarında rahatça dolaşın. Asla saldırmazlar, dikkat etmezseniz göremezsiniz çoğunu. Tek dertleri işlerini yapmaktır. Çiçeklerden topladıkları nektarları ve polenleri (çiçek tozları) kovanlarına taşımaktır işleri. Polenleri bacaklarına yapıştırarak taşırlar. Arı kovanlarının olduğu bir yerde; kovanlardan yedi bilemediniz sekiz metre uzakta sakince oturup gözleyebilirsiniz arıları. Önünüzden bacaklarına sarı çiçek tozlarını yapıştırmış arılar geçecektir. Çiçek tozu ve bal taşıyan arıların bazılarının yükü öyle ağırdır ki havada asılı gibi kalıp çok zor ilerlediklerini görürsünüz.

Sonbaharda açan Püren adında müthiş bir çiçek vardır. Bu çiçekler çalı tipinde bir bitkinin çiçekleridir. Bal kokarlar. Arasına girdiğiniz zaman çok net bir biçimde alırsınız bal kokusunu. Binlerce çiçeğin ve o çiçeklerdeki binlerce arının arasında dolaşma şansını yakalamış şanslı insanlardan sayıyorum kendimi. Bu güzelliği sizler de görün diye çektiğim birkaç püren fotoğrafını da ekliyorum bu yazıya.

Çiçek açan her ağacın meyve verebilmesi için döllenmesi gerekir. Bu döllenmeyi çiçekten çiçeğe gezen ve çiçeklere başka çiçeklerin tozlarını bulaştıran arılar gerçekleştirir. Arı olmazsa hayat biter cümlesi bu durumu ifade eder.

Sanırım bir yazıya arı adındaki muhteşem mucizeyi sığdırmak çok zor. Önümüzdeki hafta arıların Astım, Nefes darlığı, Koah hastalıklarının tedavisinde nasıl kullanıldıklarını anlatmaya çalışayım.

Arılarla ilgilendikçe her gün yeni bir bilgiye ya da çıkarıma ulaşıyorsunuz. Örneğin arılar sadece işlerini yapıyor. Çalışıyorlar. Başka hiçbir şey umurlarında değil. Tıpkı çalışkan insanlar gibi. Çalışkan insanlar da kimseye karışmadan, çalışarak; kavgasız, gürültüsüz ve kimseye zarar vermeden yaşar giderler.

Sanırım en çok zararı boş gezen, boş konuşan, tembel insanlardan görüyoruz.