Bugün Çanakkale Zaferinin 109. yıldönümü…

Yedi düvel Çanakkale Boğazını geçmek için saldırmıştı. 

İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri isimli şiirindeki ifadesiyle… 

“Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”

Bugün fırına ekmek almaya göndermediğimiz 15 yaşındaki fidan gibi delikanlılar, yine Mehmet Akif Ersoy’un İstiklâl Marşında haykırdığı gibi “Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli!” diye Çanakkale’de etten duvar oldu.

Tecrübe geçmişte yaşananlardan ders alıp yarına hazırlık yapabilmektir.

Bugünü anlayabilmek ve yarına iyi hazırlık yapabilmek için tarihimizi çok iyi bilmeli ve tarihte yaşanan olaylardan ibret almalıyız. 
Eğer Çanakkale ruhunu tam olarak anlayabilseydik, Milli Kurtuluş Savaşında kıt imkânlarla, tabiri caizse kazma kürekle verilen mücadeleyi unutmasaydık…

Bugün başımıza gelen felâketlerin büyük çoğunluğunu yaşamazdık…
Bugün Çanakkale Zaferi için ne nutuklar atılacak, hepimiz göreceğiz.
Peki, Çanakkale ruhunu gerçekten anlayabildik ve kavrayabildik mi derseniz…

Anlamak veya kavramak şöyle dursun, Çanakkale Zaferini bir film sahnesi kadar bile öğretemedik…

Gerçekten Çanakkale ruhunu tam anlasak, milli bağımsızlığın önemini kavrayabilsek, Mehmet Akif’in ifadesiyle “Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli!” diyebilsek…

Sınır kapılarının tamamını açıp, ne yaptıklarını ve kim olduklarını bilmediğimiz insanları ülkemize doldurur muyduk?
Sözde savaşın bitmesinin üzerinden 10 yıl geçtiği halde güya mülteci diye milyonlarca yabancıyı ülkemizde besler miydik?

Mehmet Akif, İstiklâl Marşında haykırıyor:

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Mehmet Akif, adeta bugünleri görerek “Dünyaları alsan da bu cennet vatanı verme” diye haykırıyor.

Biz ne yapıyoruz…

400 bin dolar ödeyerek ev veya arsa alana vatandaşlık veriyoruz. Üstelik ev de onun oluyor, üç yıl sonra istediğine satabiliyor…
Türkiye’deki bankalara ki bankaların çoğunluğu zaten yabancıların, 500 bin dolar yatıran ve üç yıl hesapta tutana hem vatandaşlık veriyoruz, hem de faiz ödüyoruz.

Dedelerimiz “Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli” diye Çanakkale’de şehit oldu.

Dedelerimizi Çanakkale’de şehit edenler, Çanakkale’yi savaşla geçemeyenler, bugün 400 bin dolarla Türk vatandaşı oluyor.
Söylenecek çok söz var da…

Anlayan zaten anlıyor…

Anlamak istemeyene Çanakkale’de şehit olanlar dirilip gelse yine de bir şey anlatamaz!

***

Kolumu kesiver komutanım!

Çanakkale muharebelerinde kumandanlık yapmış ve yaralanmış olan emekli bir subay, hatıratında şöyle anlatıyor:

Çanakkale Harbinin devam ettiği günlerden birindeyiz. O gün akşama kadar devam eden savaş, bu nispetsiz üstünlüğe karşı yine zaferimiz ile neticelenmek üzereydi. Gözetleme yerinde muharebenin son safhasını heyecanla takip ediyordum. Mehmetçiklerin “Allah Allah...” nidâları ufku titretiyor, korkunç bir medeniyetin bütün heybetini temsil eden top seslerini bile bu müthiş haykırışlar bastırıyor gibiydi.

Bir aralık, yanımda bir ayak sesi duyar gibi oldum. Geriye dönünce Ali Çavuş ile karşılaştım. Sapsarı olmuş yüzünde müthiş bir ıstırap okunuyordu. Daha neyin var demeye kalmadan, o her şeyi anlatmaya yetecek olan kolunu bana gösterdi. Dehşetle ürpermiştim. 
Sol kolu bileğinin dört parmak kadar yukarısından aldığı bir isabetle hemen hemen tamamen kopacak hâle gelmişti ve elini yere düşmekten ancak zayıf bir deri parçası alıkoymakta idi. Ali Çavuş dişlerini sıkarak ıstırabını yenmeye çalışıyordu. Sağ elindeki çakıyı bana uzattı:
“Şunu kesiver kumandanım!” dedi.

Bu üç kelimelik cümle, öyle müthiş bir istek, öyle bir mecburiyet ifade ediyordu ki, gayr-i ihtiyarî çakıyı aldım ve derinin ucunda sallanan eli koldan ayırdım. Bu tüyler ürpertici vazifeyi yaparken de; “Üzülme Ali Çavuş, Allah vücuduna sağlık versin!” diye moral vermeye çalışıyordum.
Çok geçmeden Ali Çavuş, yalnız elini değil, vatan uğruna fani vücudunu da feda etti. Gözlerini hayata yumarken de; “Vatan sağ olsun! Allah imandan ayırmasın! Canım vatana feda olsun!” cümlelerini tekrarlayarak son nefesini vermiş, etrafı küçük bir kan gölü hâline gelmişti.
(Alıntıdır)

***

TEBESSÜM

Cephe gerisi

Çanakkale Savaşının yapıldığı coğrafya, oldukça engebeli ve tepelerle doluydu. Cephe savaşlarının yapılabilmesi için zaman zaman çok yakın konumda mevzilenmek de gerekiyordu. İki cephe arasındaki mesafenin 20-30 metreye kadar düştüğü oluyordu. 

İki düşman ordusunun askerleri sıcak savaşın olmadığı anlarda birbirlerine dostça davranıyorlardı. Bir gece Türk - Anzak siperleri arasında alışılagelmiş savaşların dışında bir olay meydana gelir.

Anzak tarafında bir asker gitar çalıp şarkı söyleyince Türk tarafından ıslık ve alkışlar kopar. Ardından Türk tarafından bir asker türkü okur, bu sefer de Anzaklar alkışlamaya başlar.

Birkaç gün devam eden bu durum bir gece kesilince Anzaklar neden şarkı okunmadığını sorar. Türkler ise “Bugün 3 güzel sesli askerimizi vurdunuz, söyleyecek adam kalmadı” diye cevap verir.

***

GÜNÜN SÖZÜ

Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Mehmet Akif Ersoy