Bir önceki seçimde sütten ağzı yanan Türkiye Cumhuriyeti sakinleri, bu seçimden sonra neler olacağını ve almaları gereken doğru pozisyonun ne olduğunu merak etmeye başladılar.

Nasıl etmesinler ki? Bir önceki seçimden hemen sonra gelen kur şoku, ek vergiler, kredi kısıtlamaları ve yüksek enflasyon, tabiri caiz ise herkesi abandone etti. En yetkili ağızlardan çıkan yüksek tansiyonlu mesajları dikkate alıp ellerindeki dövizleri bozmak için kuyruklar oluşturanlar, seçim sonrasındaki birkaç aylık dönemde neye uğradıklarını şaşırdılar. Öyle bir dönem yaşadık ki… Dünya üzerindeki birbirine zıt, hiç benzemeyen hatta alakaları dahi olmayan iki farklı ülkeyi (örneğin İsviçre ile Senegal’i veya Norveç ile Yemen’i) seçseniz ve ekonomi politikalarını karşılaştırsanız, seçim öncesi Türkiye ile seçim sonrası Türkiye arasındaki kadar tezat bir sonuca erişmeniz mümkün olmaz. Bu hafıza ile yeni bir seçim dönemine girmek haliyle merak ve endişe uyandırıyor. Akıllarda birçok soru var. Seçim sonrası döviz hızla yükselir mi? Faizler daha da artar mı veya düşer mi? Konuta özel bir sübvansiyonlu kredi çalışması olur mu? Yılsonu enflasyon kaç olur ve benzeri onlarca soru…

Bu merak ortamında, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 4 Mart tarihinde bir TV kanalında canlı yayına katılarak merak edilenleri cevapladı. Bir önceki seçim döneminde, bizzat en yetkili ağızlar tarafından kandırılmış olan bizler için Mehmet Şimşek’in söylemleri üzerinden bir çıkarımda bulunmaya çalışmak ne derece doğrudur bilemiyorum lakin dikkat çeken söylemleri üzerinden bir pozisyon yoklaması yapmak isteyenler için faydalı olabileceği düşüncesiyle irdeliyorum.

Mehmet Şimşek’in dikkat çeken söylemleri

M.Şimşek 3 yıllık bir istikrar programına sahip olduklarını ve bu sürenin sonunda sonuç almayı beklediklerini ifade etti. Programın 3 ana hedefinin olduğunun altını çizdi ve bunları (1) enflasyonu tek haneye indirmek, (2) bunu destekleyen mali disiplin ve (3) cari açığı düşürmek şeklinde sıraladı. Bu hedeflerle ilgili teknik beklentilerden de bahsetti ancak bir köşe yazısı için detay olacağından değinmiyorum.

Biz bundan ne anlıyoruz? Enflasyonla mücadele bir süreç ve en az 3 yıl sürecek. M.Şimşek’in de değindiği, 56 ülkede 100 ayrı enflasyon şokunun araştırıldığı saygın bir araştırma, bu şokların ardından toparlanma süreçlerinin 3-4 yıl olduğunu ortaya koyuyor. Demek ki hayallerimizi en az 3 yıl daha erteliyoruz.

M.Şimşek kurla ilgili “Kur Korumalı Mevduat (KKM) ayak bağıdır, kur hedefimiz yoktur ve enflasyonu yükseltecek adımlar atmayacağız, sürpriz yapmayacağız” ifadelerini kullandı. Bu ifadeler konuşmasının farklı yerlerinde geçse de, doğru sıralamayla art arda getirilerek bir mesaj üretilmesi mümkün olabilir.

Biz bundan ne anlıyoruz? Maliye Bakanı’nın millete “doları tutuyoruz” diyecek hali yok, tabi ki “kur hedefimiz yoktur” diyecektir. Lakin arka planda dolarizasyonun enflasyonun başat aktörlerinden biri olduğunun farkında olunduğu, dolara müdahale edildiği, bir sürpriz yaşatmamak için müdahaleye devam edileceği mesajını alabiliriz. M.Şimşek’in ihracatçılara hitaben “düşük TL (=yüksek döviz) istemeyin, Eximbank’a yönelin” söylemi de bu tezi destekler nitelikte.

M.Şimşek vergilerle ilgili olarak ise “KDV, gelir vergisi, kurumlar vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gündemimizde değil, istisnalara ve kayıt dışına eğileceğiz” ifadelerini kullandı. Hangi istisnalara veya kayıt dışı alanlara yöneleceklerine dair bir mesaj olmasa da, konut, istihdam, kripto varlıklar vb. alanlarda yeni düzenlemeler beklemek sanırım yanlış olmaz.

Özetle (yatırım tavsiyesi değildir ve bu alanda tavsiye vermek haddim değildir), M.Şimşek’e inanıyorsam şu mesajları çıkarırım: Seçim sonrası dolar ani yükselir diye beklemem çünkü kontrol altında tutulacaktır. Nisan ayında faizlerde yükselme beklerim çünkü enflasyon hedefinden uzağız ve kur çıpasının daha öteye atılması gerekiyor gibi görünüyor. Borçlanmayı düşünmem ama mecbursam kısa vadeli ve sabit taksitli borçlanmaya çalışırım. Çünkü Nisan ayında faiz artışı olursa, değişken faiz nedeniyle kredinin maliyeti ve yükü daha da artacaktır.