2010 yılında İstanbul’da Sigar Şahin tarafından kurulan mobil oyun şirketi Peak Games’in 1 milyar 800 milyon dolara ABD’li Zynga şirketine satıldığı haberi gündemin ilk sırasında yer almasa da çok konuşuldu.

Peak Games, 10 yıl gibi kısa bir sürede 193 ülkeye ulaştı. Peak’in en popüler oyunları Toon Blast ve Toy Blast, dünyada en çok indirilen ilk 20 oyun arasında yer alıyor. İki oyunu her gün toplamda 12 milyon civarında kişi oynuyor.

Bu satış, şirketin büyük başarısı olduğu kadar teknolojinin de bir zaferidir.

Milyarlar harcanarak alışveriş merkezleri yapılıyor, dev gökdelenler dikiliyor. O kadar şaşaalı binalar, gökdelenin küçük bir bölümünde kurulu şirket kadar para etmiyor.

Artık petrol ve inşaat zenginlerinden bahsedilmiyor. Türkiye’de hâlâ teknolojinin adı anılmıyor ama dünyanın en zenginleri arasında artık teknolojik şirketler ilk sırada yer alıyor.

Microsoft’un Facebook’un değeri dudak uçuklatıyor.

Türkiye’de mütevazi şartlarda kurulan bir şirketin bu başarıyı yakalaması hepimiz için gurur verici…

Ancak bu bir iki örnekle sınırlı kalmamalı…

Hâlâ daha beton siyaseti güdüyor, dev gökdelenler dikmek, alışveriş merkezleri açmak telaşındayız…

Maalesef Milli Eğitim’in de üniversitelerimizin de teknoloji konusunda yeterli yatırımı yok, daha da acısı böyle bir dertleri de yok.

Bilimsel araştırma yapanlar üvey evlat muamelesi görüyor.

Kullanılan sosyal medyanın neredeyse tamamı yurtdışı kaynaklı…

Whatsapp gibi bir haberleşme veya mesajlaşma ağı oluşturamadık. Olanlar çok zayıf, her telefona uyum sağlayamıyor.

Sanal ortamda toplantı yapmak için hükümet ve kamu kurumları bile Çin’in zoom programını kullanılıyor.

Öğretmenlerimiz bile karantina günlerinde zoom programı ile öğrencilerine ders vermek zorunda kaldı.

Her şeyimiz ithal, var olan milli değerlerimizi de yabancılara sattık.

Teknoloji ve özellikle haberleşme konusunda çok çok geriyiz.

En kötüsü de geri olduğumuzun farkında bile değiliz, hiçbir araştırma yapmıyor, hiçbir çare düşünmüyoruz.

Hâlâ betonlaşma ve inşaat sektörü ile kalkınmayı umuyoruz.

*****

2 bin metre yazılım

Bilim dünyasının önde gelin isimlerinden Ali Akurgal, bir söyleşi sırasında yaptıkları 2 milyon dolarlık ihracatlarını nasıl gerçekleştirdiklerini şöyle anlattı…

1992 yılında Netaş’ta ilk yazılım ihracatını gerçekleştirdik. Hazırlanan bir yazılım paketini; tuşa bastık, o zaman internet falan yok, çatıdaki çanak marifeti ile vallahi de billahi de müthiş bir hız olan 128 kb/s ile İngiltere’ye uydu üzerinden yolladık.

Faturayı da pullu posta ile gönderdik. 2 milyon dolar bankaya geldi. Kasaya koyduk.

Aradan 3-4 ay geçti, vergi memurları geldiler. Dediler ki, “Siz bir fatura yollamışsınız, 2 milyon dolarlık.” “Evet” dedik. “Bu para ödenmiş” dediler. Biz yine “Evet” dedik. “Ama mal çıkışı yok, bu hayali ihracat” dediler!

Bunun üzerine vergi memurlarını Ar-Ge’ye aldık, bir bilgisayarın başına oturttuk. “Şu ‘enter’ tuşuna basar mısınız?” dedik. Biri bastı; sonra “Ne oldu?” diye sordu. “300 dolarlık ihracat yaptınız, bunun faturasını yollayacağız, o da ödenecek” dedik. Adam sanki bir suç varmış da ortak olmuş gibi hissetti ve çok kötü oldu.

Daha sonra yazılım nedir, uydu bağlantısı nedir, bunlar ne kadar para eder, tek tek anlattık. Adamlar anladılar anlamasına ama mevzuata göre mal çıkışının olması gerekiyormuş. Tabii o zamanlar CD yok, hatta kaset bile yok, yalnızca makaralı bant kullanılıyor. Biz de yazılımı iki makaraya kaydettik ve gümrük komisyoncusuna verdik. Ancak gümrük memuru “Tırlar nerede?” diye sormuş. Gümrük komisyoncusu da “Tır yok, tüm mal 2 makarada” demiş. Gümrük memuru, iki makaranın 2 milyon dolar edeceğine inanmadığı için işlem yapmamış.

Gümrük memuru bize inanmadığı için mahkemeye bile gidildi. Bilirkişi heyeti kuruldu. Bizim makaraların 2 milyon edip etmeyeceğini incelediler. Nasıl incelediler, inanın bilmiyorum ama mahkemeyi kazandık.

Bu kez aynı komisyoncu, aynı gümrük memuruna aynı makaraları mahkeme kararı ile götürüp işlemi yeniden başlattı. Ancak işlem sırasında, ihraç malının birim fiyatının girilmesi gerekiyormuş. Bakmışlar, zarfta teyp bandı var, makarası 1.000 metreden 2.000 metre yazılım diye yazmışlar. Böylelikle, Türkiye’den ihraç edilen ilk yazılımın birimi metre olarak tescillendi.

*****                 

TEBESSÜM

Fren

Temel otobüs şoförüdür. Yolcularını alır, İstanbul’dan Trabzon’a doğru yola çıkar. Otobüs birden hızlanınca yaşlı bir teyze Temel’i uyarır:

- Oğlum yavaş git, öldüreceksin bizi.

Temel sorar:

- Sen Ford’u bilir misin?

- Hayır

- O zaman sus…

Temel yine hızlı gitmeye devam edince başka bir adam müdahale eder:

- Niye hızlı gidiyorsun, ölümüne mi susadın?

- Hayır ama sen Ford’u bilir misin?

- Evet.

- O zaman hemen söyle, bunun freni nerede?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilim ve onun ürünü olan teknolojiyi üretmeyen toplumlar, bağımsızlıklarını, dolayısıyla mutluluklarını yitirirler.

Ord. Prof. Dr. Cahit Arf