Eskiden kadınların dedikodu yaptıkları söylenirdi...
Komşu ziyaretlerinde, apartman girişindeki merdiven başlarında toplanan kadınlar, tüm mahalleyi bir kazanda kaynatırdı...
Çoğunlukla iftira olmaz, olan şeyler tekrar tekrar konuşulurdu. Bazı eklemeler yapılır, olay ballandıra ballandıra anlatılırdı...
Şimdi öyle mi?
Dedikodunun suyu çıktı... Sanal yalan zirve yaptı...
Merdiven başında yapılan mahalle dedikoduları uluslararası boyut kazandı...
Artık kimse komşuya dedikodu yapmak için gitmiyor. Merdiven başı dedikoduları da bitti...
Eline telefonu alan, yaşlısı genci, kadını erkeği sanal ortamda saldırıyor...
Doğruluğunu araştırmak şöyle dursun, çoğunu okumadan veya videoyu sonuna kadar seyretmeden paylaşıyor... 100 metre koşucuları gibi birbirleriyle yarışırcasına sanal bir kapışma yaşanıyor...
Biri bir şey uyduruyor veya bir trol bir haber yayıyor... İşine gelen üstüne atlıyor... 
Haber doğru mu değil mi, hakaret var mı yok mu kimsenin umurunda değil...
Böyle olunca sanal alemde yalan ve uydurulmuş haberler çoğunluğu kaplıyor...
Bazıları işi daha profesyonel yapıyor; oynanmış, bilgisayar programı ile birleştirilmiş fotomontaj resimler, montaj videolar üretiyor ve sanal ortamda gerçek diye paylaşıyor.
Derdinizi anlatana kadar dünyanın öbür ucuna kadar yayılıyor. Zaten derdinizi anlatmak isteseniz de dinleyen yok... 
Yargısız infaz ediliyorsunuz, gerçek ortaya çıksa bile kimsenin haberi olmuyor...
Bir kere hedef seçildinizse kurtuluşunuz yok... Hele hele sanal medyada gücünüz yoksa ölmekten beter oluyorsunuz...
Söze sıra gelince sanal medyada herkes dürüst, herkes ahlâklı, herkes namuslu...
Gel gör ki, en çok namussuzluk, en büyük ahlâksızlık sanal medyada yaşanıyor...
En kötüsü de dinimiz İslâm ve dindar görünmek adına uydurulan hikayeler, yapılan montajlar ve yayılan yalanlar...
Müslümanız diyoruz ama Müslümanlık adına utanmadan yalana sarılıyoruz...
Biraz vicdan...
Bir haberi yayarken de, beğenirken de çok iyi araştıralım ve bin kez düşünelim...
Yoksa bir gün o yalanın kurbanı oluruz...
 
*****

Dünyaya tersinden bakmak

Bir adam Microsoft şirketine iş için başvuruyor. Girmek istediği iş de tuvalet ve lavabo temizleyiciliği...
Şirket yetkilisi ile görüşüyor, tıkanmış bir lavaboyu temizleyip testten geçiyor.
Şirket yetkilisi, adama testi geçtiğini, hangi gün, saat kaçta iş başı yapması gerektiğinin kendisine elektronik posta yoluyla gönderileceğini söylüyor.
Adam, bilgisayarı olmadığını, dolayısıyla elektronik posta kullanmadığını anlatıyor.
Şirket yetkilisi, "Üzgünüm ama elektronik postanız yoksa siz sanal olarak var sayılamazsınız ve bu yüzden sizi işe alamayız" diyor.
Adam çaresiz şirketten ayrılıyor. 
"Ne yapsam, ne etsem" diye kara kara düşünürken cebindeki 10 dolar ile 20 kilo kiraz almaya karar veriyor. 
Kapı kapı gezerek kirazları satıyor ve 2 saat içinde sermayesini 2 katına çıkarıyor. 
"Bu şekilde ekmek paramı çıkarabilirim" diyerek her gün sabah erkenden kalkıyor ve kapı kapı dolaşarak kiraz satıyor. Her gün sermayesi büyüyor.
Derken küçük bir kamyonet alıyor ve satışa devam ediyor. Az bir zaman sonra, büyük bir kamyon ve birkaç küçük kamyonet alıyor, işlerini büyütüyor.
Aradan beş yıl geçiyor ve adam Amerika'nın en büyükleri arasında yer alan bir nakliyat şirketinin sahibi oluyor.
Bir gün ailesinin geleceğini düşünerek sigorta yaptırmak istiyor.
Sigorta şirketi kendisinden bir elektronik posta adresi istiyor.
Elektronik posta kullanmadığını söylediğinde sigortacı; "İlginç, elektronik postanız olmadan büyük bir holding kurmuşsunuz. Bir de elektronik postanız olsaydı neler yapardınız..." diyor.
Adamın cevabı kısa ve net olur: "Elektronik posta adresim olsaydı, şu an da Microsoft'ta tuvalet temizliyordum."

***

TEBESSÜM

Güzin Abla'ya mektup

"Fırat'la birbirimizi görür görmez aşık olduk. Fırat çok yakışıklı, hem de kırmızı BMW'si var. Beni ailesiyle tanıştırmak için evine götürdü. Evde kimsecikler yoktu. 'Şimdi gelirler, beklerken birer bardak kola içelim' dedi. Fırat kendi kolasını içer içmez uyumaya başladı. O kadar itip kaktım ama uyanmadı. Sevdiğim erkek acaba hasta mı? Evlenmemde bir mani var mı?" Rumuz: Bedriye.
Güzin Abla'nın cevabı: "Sevgili Yavrum... Anan seni Kadir gecesi doğurmuş..."

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.
Einstein