Sakarya Sapanca’da ormanlık alanda kuyruğu ve dört patisi kesilmiş halde ağır yaralı yavru köpek bulunmuştu. Yavru köpek tüm çabalara rağmen
kurtarılamadı. Bu nasıl bir vahşettir... Bir kişi insanlıktan bu kadar çıkabilir mi? Maalesef Türkiye bunu da gördü... Sevindirici tarafı, sadece hayvan hakları savunucuları değil, tüm Türkiye bu vahşete tepki gösterdi. Vahşeti lanetledi... En azından olumlu bir gelişmedir. Ancak yeterli değil...

Hayvanlara işkence veya kötü muamele yapanlara şu an para cezası veriliyor. Çok düşük olan ve zaten çoğu zaman uygulanmayan para cezası tabii ki caydırıcı değil... Hükümet yetkilileri, hayvanlara işkence edenlere hapis cezası verilmesi için seçim sonrasında gerekli yasal düzenlemenin yapılacağını söylüyor. Seçim öncesi söylenen sözler, umarım yerine getirilir... Ancak bizim yasal düzenlemeden daha önemli bir sorunumuz var. Yasaların ve de özellikle ceza yasalarının hakkaniyete uygun ve adil uygulanmaması... Bunun son örneğini yine yavru köpek vahşetinde gördük. Soruşturma kapsamında bölgede çalışma yapan kepçe operatörü gözaltına alınmış... Bu vahşetin, kepçenin çalışması sırasında olmadığını sağır sultan bile biliyor.

Belli ki, toplumun öfkesini dindirmek için biri kurban seçilmiş... Gerçek suçlular ortaya çıkarılmaz ve adalet yerini bulmazsa, siz hangi yasal düzenlemeyi yaparsanız yapın, sonuç değişmeyecektir. Önemli olan yasal düzenleme yapmaktan da öte, yasaları hakkıyla uygulamak, suçluyu bulup adil yargılayarak cezalandırmaktır. Gerçek fail bulunmazsa sizin yapacağınız yasal düzenlemelerin hiçbir önemi kalmaz. Sadece hayvanlara yapılan işkencede değil, bütün olaylarda gerçek failin bulunup cezalandırılması çok önemlidir. Tabii ki yasal düzenlemeler zorunludur, ama toplumun bilinçlenmesi daha da önemlidir.

Atalarımız kuşlara yuva yapar, hayvanların su ihtiyacını karşılayabilmesi için özel yerler hazırlardı... Günümüzde ise maalesef hayvanlara işkence yapmayı meziyet gören bir zihniyet kabul görüyor. Unutmayın, “Yaratılanı hoş gördük, Yaratan’dan ötürü” sözü sadece insanlar için değil, hayvanlar ve bitkiler için de geçerlidir...

KURT VE KUZU

Kurdun biri su içmek için dereye iner. Tam içecekken daha aşağıda su içmekte olan bir kuzu görür. Kuzu da kurdu fark eder; görür görmez korkudan bacakları titremeye başlar. Kurt sinirli sinirli; “Bana baksana sen. Ne yapıyorsun sen orada bakayım?” der. Kuzu, çok hafif sesle; “Su içiyorum”
diye cevaplar.

Kurt; “İçeceksen doğru dürüst iç suyunu. Benim içeceğim suyu neden bulandırıyorsun?” diye bağırır. Kuzu, “Senin suyunu bulandırmak mı? Ama nasıl olur? Siz yukarıdasınız, ben ise sizden aşağıdayım. Dere aşağıdan yukarıya doğru akmıyor ki, yukardan aşağıya akıyor” der. Kurt şöyle bir düşünmüş... Evet, kuzu haklıydı. Ama ille de kuzuyu yemek istiyor ya hemen bir başka bahane bulmuş.

“Tanıdım şimdi seni. Geçen yıl, benim hakkımda kötü kötü konuşan bir kuzunun haberini almıştım; sen o kuzusun” der kurt. Kuzu şaşkınlıkla, “Hayır, ben daha bu yıl doğdum” diye cevap verir. Kurt daha da sinirlenir; “Madem sen değildin, o zaman senin ağabeyindi o!” “O da olamaz” demiş kuzu, “Benim başka kardeşim yok. Ben annebabamın tek kuzusuyum.”

“Hah şimdi de yalancı oldum ha? Saklasan da ben biliyorum. O zaman ya annen ya da babandı hakkımda kötü konuşan. Şimdi seni yiyeyim de süründeki bütün kuzuların, koyunların aklı başına gelsin” diye bağırır kurt.
Minik kuzu aslında çok korkmuş ama dikilmiş kurdun karşısına. “Bak kurt amca. Anladım ki sen beni yemeyi kafana koymuşsun. Hadi yedin diyelim, ben ufacık bir kuzuyum; sen kocaman bir kurtsun. Sen benimle doyar mısın? Hemen yeniden acıkırsın” der. Kurt, kuzunun tavrı ve söyledikleri karşısında şaşırır. Sonra bir şey daha düşünmüş bizim kuzu. Demiş ki; “Kurt amca, sen beni yersen annemin ve babamın ne kadar üzüleceğini bir düşünsene. Ya benim yerimde senin yavrun olsaydı. Buradan su içerken, büyük bir aslan gelip de, senin bana yaptıklarını ona yapsaydı... Sonra da senin yavrunu yeseydi, sen ne yapardın?” Kurdun şaşkınlığı iyice artar. Kendi başına su içerken, yavrucuğunu bir aslanın yediğini düşünür, içi bir tuhaf olur. Sudaki yansımasına gözü ilişmiş birden. O ne vahşi, ne sinirli bir kurtmuş ve bu sebeple ne kadar da çirkin görünüyormuş. Hiç beğenmemiş kendini.
Kuzuya şöyle bir bakıp, arkasını dönmüş, yuvasının yolunu tutmuş. 

TEBESSÜM

EVDEKİ ASLAN

Bir gün aslan ile boğa, bara gitmişler. Bir iki tek attıktan sonra aslan müsaade ister. Boğa, aslan ile dalga geçer:
- Koskoca aslansın. Ormanlar kralısın. Saat daha sekiz. Hiç yakışır mı sana kılıbıklık...
Aslan cevap verir:
- Eee beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil... 

GÜNÜN SÖZÜ

En iyi arkadaşlarımız hayvanlardır; ne soru sorarlar, ne de kusur kabahat bulurlar.
George Elliot