Nazım Hikmet'in şiir, roman ve masallarından sahneye uyarlamalar da yapıldı. Sevdalı Bulut (1973), Nazım (1968), Kerem Gibi (1970),  Kuvayi Milliye Destanı (1976), Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (1976), Jakont ile Si-Ya-U (1978), Memleketimden İnsan Manzaraları (1979), Taranta Babu'ya Mektuplar (1978), Yanar Elleri (1993) gibi uyarlamaları örnek gösterebiliriz.(Tiyatro Ansiklopedisi-Aziz Çalışlar s.454)

Nâzım'ın en çok bilinen oyunu, yurt içinde ve dışında filme de çekilmiş olan "Ferhat ile Şirin" geçtiğimiz yıllarda İstanbul Devlet Tiyatroları'nda, Yücel Erten'in rejisiyle yeniden sahnelenmişti.  Sözünü ettiğim gibi, otuzüç oyunun bir bölümü yurtdışında defalarca oynandı. Bir çoğunun filmi  yapıldı.  Bunlardan biri de Başar Sabuncu'nun 90'larda filme çektiği "Yolcu"ydu.

Nâzım'ın sinema serüveni Muhsin Ertuğrul'la başladı. Ertuğrul zaten başında bulunduğu Şehir Tiyatroları aracılığıyla, şairin oyunlarını sahneleyerek, ona başka yan işler de sağlayarak sıkıntılı yaşamına destek olmaya çalışıyordu. Nâzım 1930'lu yıllardan başlayarak dönemin "tek yönetmeni" Ertuğrul'un 13 filminin senaryolarını yazdı. . "Karım Beni Aldatırsa", "Fena Yol", "Söz Bir, Allah Bir", "Naşit Dolandırıcı", "Cici Berber" (1933), "Milyon Avcıları", "Aysel Bataklı Damın Kızı", "Leblebici Horhor Ağa" (1934), "Tosun Paşa" (1939), "Şehvet Kurbanı" (1940), "Kahveci Güzeli" (1941), "Kıskanç" (1942), "Kızılırmak Karakoyun" (1946) adlarındaki bu senaryoların bir bölümü yabancı tiyatro eseri ve operetlerden uyarlamaydı. (Zahir Güvemli-Sinema Tarihi-Varlık Yayınları) Nâzım bu filmlerin senaryosunu yazmakla kalmamış, yönetmen yardımcılığı da yapmıştı.  Şair, "Kahveci Güzeli"nde İhsan Koza, "Kızılırmak Karakoyun"da Ercüment Er takma adını, diğerlerinde ise Mümtaz Osman adını kullanmıştı. 

Nâzım Hikmet, bir dönem İhsan ve Osman İpekçi kardeşlere ait İpek Film Stüdyosu'nda çalıştı.  Ertuğrul'la çalışırken "Düğün Gecesi/Kanlı Nigar" adlı kısa öykülü bir film ile "İstanbul Senfonisi" ve "Bursa Senfonisi" adlı iki belgesel film çekerek yönetmenliği deneyen Nâzım, ilk uzun metrajlı filmini ise "İpek Film Stüdyosu"nda çekti. 1937'de, İhsan İpekçi'yle birlikte 'Türk sinemasını geliştirme' idealleri doğrultusunda "Güneşe Doğru" adlı filmi çekmeye girişti. Mütareke yıllarında belleğini yitiren bir gencin hayal dünyası üzerine kurulan film başarısız oldu (Agah Özgüç-80. Yılında Türk Sineması. KBY) Nijat Özön ise, "soğuk, yapmacık, gerçek dışı" olarak niteler. (Türk Sinema Tarihi) Filmin baş oyuncuları Ferdi Tayfur ile tanınmamış genç bir kızdır. Filmin dekorunu yapan Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino da başrollerden birini oynar. Şair bu dönemde de İhsan Koza adıyla "Senede Bir Gün", "İstiklal Madalyası" (yön:Ferdi Tayfur), "Üçüncü Selim'in Gözdesi", "Lale Devri" (yön: Vedat Ar), "Barbaros Hayrettin Paşa", "Balıkçı Güzeli/Binikinci Gece" (yön: Baha Gelenbevi) filmlerinin de senaryolarını yazdı. (Nilgün Toptaş - Radikal 17 Ocak1999)

 Nazım Hikmet, senaryo yazarlığı,  yönetmen ve yönetmen yardımcılığı gibi işlerin dışında  filmlere diyalog/ alt yazı çevirileri yaptı. İpek Film Stüdyosunda çalıştığı sıralarda seslendirme yönetmenliğini de üstlendiği gibi, zamanın ünlü seslendirmecileri Adalet Cimcoz ve Ferdi Tayfur'la birlikte seslendirmelere de katıldı.

Nazım Hikmet'in Türk Sineması'na bir hizmeti de, gazete ve dergilerde sinema sanatı ile ilgili yazıları olmuştu. Ne yazık ki ülkemizde sinema    tarihi ve araştırmaları konularında pek fazla eser yok. Olanları sayısı bir elin parmakları kadar. Onların içinde son yayınlanan bir ikisi hariç, Nazım Hikmet'in adı geçmiyor. Bilmediklerinden olduğunu sanmıyorum. Bu isimden korktukları için olsa gerek.