Gök kara deniz kara

İslisler şarkı söyler

Hayatımın kıyılarında

 

Bir mucize beklerim

Belki doğar güneş

Masmavi geniş gök yüzü

Asude liman

Bir ömre eş”

 Günümüz yazar ve şairlerinden Mine Kaya Sağlam’ın bu dizelerine, henüz mürekkebi kurumamış yeni romanında duygu ve akış örgülerinin şamandırası diyebiliriz. Merkezden her kaçışta, ulaşacağınız nokta bu şamandıra olacaktır. Bu dizeleri biraz daha açıvermek mümkün. Yine bir alıntı yapacağım:

“Kara, kapkara geçmişinin iblislerle dolu karanlık dehlizlerinden, kesici ve parçalayıcı yollarından geçerek bugünlere gelmişti Değer… Kuruyan bir fidan misali yok olmamış, köklerinden tekrar doğarak yeniden yeşerip hayat bulmuştu. Sevdikleri ve kendini sevenlerle beraber…”

Değer ve Sakine. Mahpushanenin kadınlar koğuşunda başlayan, kaderin gül dikenli yolunun yolcuları. Demir parmaklıkların ve tel örgülerin ötesinde gökyüzü bir çizgi gibi mi görülecekti? Yoksa “Geniş Gökyüzü”ne  doğru bahtları dal budak saracak mıydı? 

Günümüzün titiz yazarlarından Mine Kaya Sağlam’ın “Geniş Gökyüzü” adlı romanının editörlüğünü araştırmacı yazarlarımızdan Mesut Kaplan yapmış. Şu ön bilgiyi veriyor:

““Zaman Rüzgârı”, “Kuz Dönemeci”, “Kırık Saz: Bir Tevfik Fikret Romanı” ve “Kör Duvar” gibi dönemsel romanlarıyla okuyucuları karşılayan Mine Kaya Sağlam, yeni romanı olan “Geniş Gökyüzü” ile okuyucularına yeniden “merhaba” diyor.”

Tekrar sözü “Geniş Gökyüzü”ye getirmek üzere adı geçen kitapları anımsayalım: Mine Kaya Sağlam, ilk kitabında, anlattılan zaman, Abdülhamit dönemiydi. Zemin, kapalı kapılar ardında üretilen entrikalarla doluydu.  Jön Türkler‘in yer altı çalışmaları, Meşrutiyetin ilanı, Enver Paşa’nın eksi ve artısıyla tartışılabilen eylemleri, etkileri, tepkileri… Bu dönemde, Osmanlı'nın yıkımıyla paralel giden bir ailenin parçalanma süreci… Roman kahramanlarının Zaman Rüzgârı’na karşı, ayakta kalma çabaları sergilenmişti.

Mine Kaya Sağlam, Amerika’dan Türkiye’ye yeni bir kitap dosyası ile gelmişti. Bu dosya, yine bir dönem romanı olan “Kuz Dönemeci’ydi. 2014 yılının ortalarında yayınlandı.

Kuz Dönemeci, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1970 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin yapıldığı zaman diliminde vücut bulmuştu. Roman, kendi zaman tünelinde iki yolda ilerliyor, bu yollar romanın tutarlığını pekiştirmek için aralıklarla kesişiyordu.

Kuz Dönemeci”nin arkasından bir yıl sonra “Kırık Saz” (Rubab-ı Şikeste Tevfik Fikret’in eseri) adını verdiği yeni dönem romanında Tevfik Fikret’i ele almıştı. Tevfik Fikret'in çocukluğundan ölümüne uzanan yaşamını, şairliğini, sistemle, bağnazlıkla ve gericilikle mücadelesini, düş kırıklıklarını, duygu ve düşüncelerini hayal gücü ışığında belgesel bir film izlemenin keyfiyle okura sunmuştu. “

Daha sonra Kör Duvar’ı okuduk. Bu kitapta, bir ailenin güçlü kadınlarının ayrılıklarla çevrili, yalnız ve mücadele dolu hikâyesini anlatılıyordu. Romanın zaman ve zemini, bizi bunun bir dönem romanı olduğu gerçeğine götürmüştü.

Bir söz vardır: “İnsanın zindanı, kendi benliğinden; zincirleri ise, kendi 'bildiğinden' gayrisi değildir.”

Geniş Gökyüzü’nün iki kahramanı öne çıkıyor. Değer, koğuş arkadaşlarının tanımı ile kerpetenle bile ağzından laf alınmayan sevmeyi, sevilmeyi bilmeyen bir kadındı. Her zaman suskundu. Duygularını göstermezdi. Geçmişi sır perdesinin arkasındaydı. Dili yerine gözleri konuşurdu. Sakine gibi gönül ehli olan  bunu anlayabildi.  

“Umut, dostluk, aşk, trajedi ve acı dolu” gül dikenli yolun sonunda da yine Sakine Değer’in koruyucu meleğiydi. Acı ve haksızlık dolu geçmişleri, onları yeni hayatlarında da rahat bırakmayacak fakat onlar da hayallerinden vazgeçmeyeceklerdi.

Değer yine geçmişin kötü anıları yüzünden duyguları dışarı çıkmasın diye yüreğine bir kapak koymuştu. Ama, Asaf’ı mutlu etmek için zincirlerini kırabilecek miydi? Bu soruların yanıtını “Geniş Gökyüzü”nün okuyucuları vermeli, empatilerinin ışığında  bir pay çıkarmalı.