Korona virüsü insanlık için ayna oldu… Gerçekle yüzleşme aynası…

Virüs ilk çıktığında ülkemiz dahil tüm dünya Çin’i hedef aldı.

Çinlilere verip veriştirildi. Hatta ülkemizde bazıları, “Biz Müslümanız, virüs Müslümana bulaşmaz, Çinliler çok zulüm yaptığı için başı belaya girdi” gibi paylaşımlar yaptı…

Çin’den çıkıp dünyaya, hatta komşularımıza sıçrayınca da uslanmadılar, “bize bir şey olmaz” havasına büründüler…

Virüs ülkemizi de etkileyince ağız değiştirildi…

Bu kez “Dünya çocuklara zulmettiği için virüs sadece yaşlıları öldürüyor” diyerek akıllarınca insani mesaj verdiklerini sandılar…

Maalesef gençlere de virüs bulaşınca; “Zenginler de bizim gibi virüsle mücadele ediyor, zenginlerin de kaçacak başka ülkeleri yok” sözleriyle zenginler hedef yapıldı…

İşin özü şudur ki, bu büyük musibet bile maalesef bize ders olmadı…

Hâlâ birilerini suçluyor, birilerine karşı öfke kusuyorlar… Hâlâ ayrımcılık yapılıyor…

Virüse karşı çare bulmak ve bu belayı bir an önce defetmenin hesaplarını yapmak yerine başkalarının başına gelen felaketten neredeyse keyif alan bir kesim var…

Diğer acı gerçek ise yaşlılar hedef yapılıyor. Sanki virüsün yayılmasından yaşlılar sorumlu imiş gibi…

Yaşlılara söylenen ahlâksızca sözler veya tepkiler insanlığı utandıracak cinsten…

Sonuçta tüm insanlık virüsün hedefindedir.

Sadece bir kişinin veya grubun tedbir alması ile virüsün önüne geçilemeyeceği de aşikar…

Başkasını suçlamak veya başkasının başına gelenlere gülmek yerine herkes üzerine düşeni yapmalı…

Herkes üzerine düşeni yaparsa sorun daha kısa sürede çözülür…

Bir insanın, hele hele bir Müslümanın insanlık adına üzerine düşeni yapmaması hem kul hakkıdır, hem de insanlığa karşı işlenen suçtur…

Ölüm haktır ve herkesin başına er veya geç gelecek.

Bırakın yarını, birkaç saniye sonrasından bile emin değiliz…

Herkes iki metre beyaz kefene sarılarak defnedilecek…

Emin olun ki, kefene sarılarak defnedilebilmek, arkasından üç beş hayır dua edenin olması bile büyük nimettir…

Son zamanlarda hepimiz görüyoruz, cenaze töreni bile yapılamıyor… Sadece virüsten değil, normal sebeplerle ölenler bile garip uğurlanıyor…

Başsağlığına bile gidilmiyor, gidilemiyor…

Bu da mı ders olmadı…

İnsanlığı hatırlamamız için başka ne tür felaket başımıza gelmeli…

*****

İhtiyarlık kaç yaşında başlar?

Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmış durumdaydı...

Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı...

Mimar Sinan, Süleymaniye Camiini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camiini tamamladığında ise 86 yaşına girmişti.

Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hâlâ işinin başındaydı.

Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.

Nobel ödüllü Alman Doktor Albert Schweitzer, 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.

Ressam Titian, 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Lepanto Savaşı” adlı ünlü tablosunu ölümünden bir yıl önce tamamladı.

Dört defa İngiltere Başbakanı seçilen Gladstone, son kez göreve geldiğinde yaşı 83’tü…

Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.

İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.

Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.

Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz.

İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir.

Seneler cildi buruşturabilir.

Fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar...

İnsan, ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.

Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.

Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.

“Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece genç sayılır.”

(Alıntıdır)

*****

TEBESSÜM

Nasıl gördün?

Mecnun farkında olmadan namaz kılan birinin önünden geçer. Adam kızar:

- Mecnun beni görmüyor musun da namaz kılarken önümden geçiyorsun?

Mecnun:

- Ben Leyla’yı düşünürken seni görmedim. Sen Mevla’yı düşünürken beni nasıl gördün?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İlim ile ileriye, din ile doğruya, sanat ile güzele gidilir.

Peyami Safa