Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü'nün sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı "kadınla tokalaşmanın ateş tutmaktan daha korkunç olduğu" yönündeki paylaşımını hepimiz biliyoruz.

Rektörün bu paylaşımı üzerine daha önce kadınlarla halay çekerken ki, video görüntüleri yayınlandı. Ardından kadınlarla tokalaşmasının fotoğrafları... Ve tepkiler çığ gibi arttı.

Kamuoyunda büyük tepki toplaması üzerine Rektör, geri adım attı ve "Ülkemizin birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bu zamanda lüzumsuz bir meşguliyete sebep oldum" dedi.

O zaman şu soruları soralım...

Madem ki, lüzumsuz bir meşguliyetti, işin gücün yok mu, niye lüzumsuz işlerle uğraşıyorsun?

Madem üzerine vazife değildi, ne diye vazifen olmayan işlere burnunu sokuyorsun?

Kamuoyundan bu kadar tepki gelmemiş olsaydı geri adım atacak mıydın?

Daha da önemlisi, gerçekten kamuoyundan tepki geldiği için mi geri adım attın, yoksa birileri "Bırak artık saçmalamayı da işine bak" dediği için mi?

Türkiye'nin temel sorunlarından biri, belli makamda olanlardan büyük çoğunluğun işi olmayan konularla ilgilenmesi...

Üniversitelerin hali içler acısı ama Rektör, işini gücünü bırakıp fetva veriyor... Fetva vermesi gerekenler ise en önemli zamanlarda ortalıktan toz oluyor...

İkinci çıkmazımız ise kimse sözünün arkasında durmuyor veya duramıyor...

Söylediğiniz şeyin doğru olduğuna inanıyorsanız, niye doğru sözden geri adım atıyorsunuz...

Eğer doğru değil diye düşünüyorsanız, niye yanlış bilgi vererek kamuoyunu, insanları yanıltıyorsunuz?

Rüzgara göre yelken açmak denizde olur...

Makamınızı korumak için rüzgara göre yelken açarsanız, fırtınasız havada bile karaya oturursunuz...

İkiyüzlülük yapmayacaksınız...

Önce birilerine yaranmak için bol keseden atıp, sonra umduğunuzu bulamayınca geri adım atmayacaksınız...

Siz sadece işinizi yapın, fetva vermeyi başkalarına bırakın...

İlla fetva vermeye niyetiniz varsa, önce dönüp aynaya bakın...

***

Ben biliyorum

Yaşlı bir adam, sabah erkenden evinden çıkar. Yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanır ve hafif yaralanır.

Sokaktan geçenler, yaşlı adamı hemen en yakın hastaneye ulaştır.

Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yaparlar ve biraz beklemesini isterler. Röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyecekleri söylerler.

Yaşlı adam huzursuzlanır. Acelesi olduğunu, tetkik istemediğini söyler.

Hemşireler, merakla acelesinin sebebini sorarlar.

Yaşlı adam da; "Karım huzurevinde kalıyor, her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum" der.

Hemşire, "Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde" diye sorarlar.

Adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor" karşılığını verir.

Hemşireler hayret ve merakla, "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?" diye sorarlar.

Adam buruk bir sesle "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" cevabını verir...

 ***

TEBESSÜM

Yakışıyor

Hoca, camide vaaz veriyor...

- Kızlarımıza sahip çıkalım. Çok açık giyiniyorlar. Boya sürüyorlar, zincir takıyorlar...

Derken cemaatten biri hocaya seslenir:

- İyi de hoca, senin kız da yapıyor...

Hoca cevabını verir:

- Şimdi Allah var, bizim kıza yakışıyor...

****

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen ikiyüzlü insanlardır.

Hz. Muhammed (SAV)