Ömrümüzün armağanı bahar yeniden geldi. Büyük şehirlerde olanlar belki zor fark eder baharın geldiğini ama buralarda dağ taş çiçek oldu. Elbette daha şanslıdır mevsim değişimini takvimlerden değil de çiçeklerden anlayanlar.

Bahar bu güne kadar bu dünyada yaşamış olan bütün insanlar ve kültürler tarafından şenlikler düzenlenerek karşılanmış. Hep sevinç kaynağı olmuş. Bütün mitolojilerde hep yeniden yaşama dönmek olarak yorumlanmış. Ağaçlar, çiçekler, sular, toprak hep beraber uyanmış. Yaşam yeniden başlamış.

Bu sene bahar ile birlikte sıkıntılar da beraber geldi. Sanki dünya önemli bir eşikten geçiyor tarihin bu evresinde. Özellikle bizim ülkemizin kuzeyinde ve güneyinde savaşlar, gerginlik sürerken bütün dünyayı kasıp kavuran Corona virüsü bize de geldi. Gelmesiyle birlikte kendi yarattığı hastalığın dışında toplumu yıllardır içten içe kemiren asalakları da ortaya çıkardı. Bir kere daha anladık ki insan denen yaratık virüsten daha tehlikeli.

Maskeler hemen zamlandı. Kuru gıdalar bazı firmalarda fahiş fiyatlarla satılmaya başlandı. Toplumu korkuya ve paniğe sürükleyecek reyting uğruna abartılı haberler okuduk, izledik. Özellikle sosyal medyada bazı hesaplar bu durumu kazanca çevirmeye çalıştı.

Çekirge istilasıyla karşı karşıyayız. Bir an önce bitmesi için dua ediyoruz. Çekirgelerden daha tehlikeli olanı bu sene kuraklık çekecek olmamız. Şu ana kadar olan yağışlar yetersizdi, barajlar boş. Yaşadığım bölgede uyarılar başladı. Sanırım domates başta olmak üzere bazı ürünler ekilmeyecek. Bahar yağmurlarında son umudumuz. Umarım yağışı bol bir bahar yaşarız hep beraber. Geçen sene de tersi olmuş aşırı yağıştan bazı tarlalara girilememiş ve boş kalmıştı.

Bu noktada kendime şu soruyu soruyorum; ‘’neden.’’ Yanıtı o kadar açık ve net ki hiç düşünmeye gerek yok; neden İNSAN. İnsan insanın en büyük düşmanı.  Bütün dengeleri bozarak devam ediyoruz yaşamaya. Dünya şaşırdı, mevsimler şaşırdı, ağaçlar, bitkiler şaşırdı. Uyumsuzluk arttıkça, kirlenme arttıkça yeni yeni hastalıklar da duymaya devam edeceğiz. Ve mutlaka büyük bir kıtlıkla sınanacak insan.

Yayılan salgın hastalık ve uygulanan karantina nedeniyle üretimin bazı ülkelerde durması bütün dünyada ekonomik bir buhran yarattı. Dünya üzerinde var olan bütün ülkelerin nasıl birbirleriyle bağımlı olduğunu da anlamış olduk. Bir ülkede üretim durunca diğerleri de az veya çok etkilendi bu durumdan.

Sizlere bu muhteşem bahar sabahında cıvıl cıvıl bir yazı  yazmak isterdim ama maalesef tarihin bu anında bahar bile yeterince silemiyor içimizin sıkıntısını. Oysa bahar ömrümüzün her sene aldığı armağandır. Hangimiz sevmeyiz armağanı? Hepimizi mutlu eder armağan almak. İşte bahar da ömre verilen armağan, ömrün mutluluğudur. Baharla birlikte mutlu olmamız gerekiyor ama içimizin bir köşesinde ince bir sızı mı dersiniz, hüzün mü dersiniz bir şey var durmadan hatırlatıyor kendini. Ben buradayım diyor, ağaçlar çiçeklerden elbiseler giydi ama ben buradayım.

Birazdan evden çıkıp bahçeye gideceğim; çalışmaya. Rengarenk çiçeklerle dolu bir yoldan geçerek. Toprağın üstünde ağaçların arasında, mavi gökyüzünün altında geçecek bütün bir gün. İçimin burukluğu geçmeyecek biliyorum.

Acaba şehirlere çiçek açan ağaçlardan bahçeler kurulamaz mı? İnsanlar altlarında yürüsünler diye. Antidepresan kullanımının tavan yaptığı çağda çiçekler bir parça çözüm yaratabilir gibi geliyor bana. Çiçekten gökyüzünün görünmediği bir yolda yürürken hayâl edin kendinizi, mis kokular arasında, üstünüze çiçek yaprakları dökülürken. Sanırım hepimize iyi gelir öyle bir yerde olmak.

Her insanın çiçeklenmiş ağaçlar altında yürüme hakkı olmalı bence.