Millet olarak o kadar kamplaştık, o kadar bölündük ki, başarılı olanları alaşağı etmek için var gücümüzle çalışıyoruz…

Siyasette bir nevi anlaşılabilir…

Ancak her alanda böyleyiz… Çekememezlik ve karalama alışkanlık oldu.

Son örneği Trabzonspor…

Teknik Direktör Ünal Karaman’ın görevine yönetim tarafından son verildi…

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada başarılı olmasına rağmen görevine son verilen tek teknik direktör muhtemelen Ünal Karaman’dır…

Göreve geldiğinde takım uçurumun kenarındaydı… Yönetimde ve takım içinde çok ciddi sıkıntılar vardı…

Geçen sezon Malatya’ya 5-0 yenilmesine rağmen yönetim, çok önemli kararlar alarak Ünal Karaman’ın arkasında durdu…

Ligden düşer gözüyle bakılan takım toparlandı… Ligi üçüncü sırada bitirdi…

Bu yıl da ilk yarıda Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın önünde yine ligi üçüncü sırada tamamladı…

Üstelik son dokuz yılın puan ve başarı rekorunu kırarak…

6-2 kazandıkları maçtan sonra görevine son verildi…

Temel fıkrası gibi, kimse inanmak istemiyor…

En azılı Trabzonspor düşmanının elinde yetki olsa ilk yapacağı iş Ünal Karaman’ı göndermek olurdu.

Trabzonspor düşmanlarının istediğini yaptılar.

Ahmet Ağaoğlu kendisi bizzat söyledi; “Kulübe bir operasyon yapıldı, açık ve net... Hocasız kaldık. Göndermek gibi düşüncem yoktu.”

O zaman sormak lazım… Ağaoğlu, hangi “üst akılla” Ünal Karaman’ı gönderdi…

Bu olayın tek kaybedeni Ahmet Ağaoğlu…

Takım başarılı olsa da kimseye yaranamayacak. “Ünal takımı hazırladı, gelen hazıra kondu” denilecek…

Takım başarısız olursa koltuğundan olacak…

Ahmet Ağaoğlu akıllıdır, bu işi biliyor, bile bile ayağına kurşun sıkmaz…

Kamuoyunda konuşulduğu gibi “Başkan Ahmet Ağaoğlu şunu dedi, Ünal Karaman şöyle karşılık verdi, onun için yollar ayrıldı” gibi bahaneler gerçek değil…

Ahmet Ağaoğlu sporun içinden gelen biri, iki üç sözle kanacak bir kişi değil…

Ünal Karaman’ı ise herkes bilir, asla kuru sözlere itibar etmez, karar almaz…

Ağaoğlu bile “ Operasyon yapıldı” dediğine göre Trabzonspor için düşüşün başlangıcı olan bu kararı kim verdirdi?

Aslında kimse dillendirmese de olup biteni herkes tahmin edebiliyor…

İlk günlerde Ünal Karaman için destek mesajları yağarken… Halk sokaklara dökülmüşken…

Sonra sanki bir yerlerden emir alınmış gibi yönetimin lehine, Ünal Karaman’ın aleyhine kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor…

Bildiğiniz troller iş başına geçti…

Ahmet Ağaoğlu’na kim baskı yaptı da kendi geleceğini yerle bir edecek bu kararı aldı…

Herkes biliyor da yutkunuyor…

 *****

Direksiyona uzanan el

Yaşanmış bir olay olduğu söyleniyor.

Kendisi Kayserili olmayan ve vaktiyle politikayla uğraşmış bir işadamı, Kayseri-Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.

Lokantaya oturur ve kalabalıkla biraz içer… Yürüyüş mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çıkar. Dışarısı zifiri karanlıktır, hem de korkunç bir kar tipi fırtınası başlar. Zar zor yürüyerek Bünyan’a dönüş yolu kenarına varır. Yoldan geçen bir arabaya binip, Bünyan’a ulaşmak derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir kaç adım ötesini bile göremiyor. Gelip geçen bir araba da yoktur.

Nihayet karanlıkta, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder. Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla hemen arka kapıyı açar ve biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Arabada kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yoktur. Birden paniğe kapılır.

Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanır, hem de korku ile dizlerinin bağı çözülür, hareket edemez. Araba keskin bir dönemece doğru yaklaşır. Adam dua etmeye başlar. Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allah’a yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak sert dönemeçten arabanın yola doğru dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah’a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir.

Sonunda biraz toparlanır, ayaklarını kımıldatır. “Ya Allah koru beni…” deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, arabadan dışarı fırlar. Bir kaç takla attıktan sonra kendine gelir.

Defalarca Fatiha,  İhlas sürelerini okuyarak, Bünyan’a yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer. Üstü başı ıslak ve şoka girmiş haldedir. Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğaüstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik olur.

Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye yakın köyden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay isterler. Gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler: “Şu sobanın başında oturan geri zekalı, arabamız yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip-inen adam değil mi?”

*****

TEBESSÜM

Yolcu

Temel, şehirlerarası yolculuk yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırır.

Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp sorar:

- Hele bana bir bakın, ben bu otobüsün yolcusu muyum?

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Şerefliler taviz vermez, şerefin tavizi yoktur.

Hüseyin Nihal Atsız