İnsanların dünyayı kadar malları, paraları olsa da doymayan, açgözlü yanlarıyla bir kere daha karşılaştım.

Birkaç sene oldu uçakla seyahat etmeyeli. Geçenlerde böyle bir yolculuğum oldu. Erkenden Sabiha Gökçen Havaalanında oldum. Kontrol noktalarından geçtim. Elimdeki su şişesini kurallar gereği atmak zorunda kaldım. İki saat rötarlı kalktı uçağım.

Havaalanlarındaki pahalılığı hepimiz biliyoruz. Bir şişe suyu utanmadan seksen iki liraya satıyorlar. Yazıyla da yazsam rakamla da yazsam fark etmiyor kabullenemiyorum bu vahşiliği.

Su kardeşim bu; yaşamın temel taşı. Sen işletmende kahveyi, çayı istersen bin liradan sat ama su normal bir fiyatta olmalı. Sadece işletmeler için değil bu dediklerim ülkenin her yanında hastanelerde, tren garlarında, insanların toplu olarak bulundukları yerlerde su normal bir fiyatla satılmalı.

Yaşlısı var, bebekler var, çocuklar var, ilaç kullanan insanlar var sen dışarıda beş-on lira olan suyu seksen iki liradan satmamalısın.

Üstelik Havaalanları günümüzde sıradan yerlerdir. Buralarda neden hala beş yıldızlı otellerden daha pahalıya satılıyor yiyecek ve içecekler? Oraları kalabalık aileler de kullanmak zorun da. Hele bir de gecikme olursa sadece suya verilen para birçok ailenin bütçesini zorlayacak durumda.

Başka bir çözüm de bu gibi alanlarda su sebilleri veya su otomatları bulundurmak. Oturup bir yerde masanıza gelen suya seksen iki lira veya beş yüz lira ödeyebilirsiniz ama bunu yapmak istemiyorsanız da gidip otomattan on liraya alabilirsiniz. Arıtmadan gelen suyu su sebillerine bağlayarak da sorunu çözebilirsiniz.

En korkuncu da yurt içinden başlayan yolculuğum başka bir ülkede sonlandı ve indiğim havaalanında ilk işim su fiyatlarına bakmak oldu. Sokaktaki marketlerle fiyatlar aynıydı. Marketten aldığınız sandviç ile havaalanında aldığınız aynı fiyat.

Ve kaçınılmaz soru; bizim ülkemizde neden böyle? Neden benim ülkemde eline fırsat geçen insanlar bu kadar acımasız ve açgözlü davranıyor? Neden bizler kendimizi bu açgözlü kalabalığın içinde her an kandırılma, kazıklanma korkusuyla korunmasız dolaşırken buluyoruz?

Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum. Nereye, kime anlatmalıyız bu içler acısı durumu?

Savaş zamanında düşmanına su veren insanlar 2024 yılında vatandaşına suyu seksen iki liraya satıyor. İlacını almak için bir yudum suya muhtaç bırakılıyor yaşlılar. Çocuklar, hamile kadınlar, hastalar ve yaşlılar bir yudum su alıp içemiyor.

Aynı rezillik bazı hava yolu firmalarında da devam ediyor. Onlarda uçağın içinde suyu fahiş fiyatla satıyor yolcularına. Suyu ikram etmeyip satabilir firmanın kendi tercihidir.  Ama seksen iki liradan satmamalı. Çayı, kahveyi isterse beş yüz liradan satsın bizi ilgilendirmez. İsteyen içer istemeyen içmez. Su başka. Suyu böyle satamazsın.

Sadece havaalanlarında değil bu sorun. Dünyaca ünlü bir spor markasının Türkiye sınırları dışında herhangi bir mağazasından altı bin liraya alınan mont; Türkiye’deki mağazasında otuz bin liradan satılıyor.

Yurt dışına çıkma olanağı olanlar artık alışverişlerini buralardan yaptıklarını, ülkemizde her şeyin çok pahalı olduğunu söylüyor.

Yani yaşadığımız enflasyonun bence yarısının nedeni açgözlü insanlar.

Bizleri bir bardak suya muhtaç bırakanlar ellerine fırsat geçince neler yapmaz?