Türkiye yine alev alev… Yine diyorum çünkü artık her yaz doğal olaymış gibi ormanlarımız yanıyor, belki de bilinçli olarak yakılıyor.

Her yıl orman yangını oluyor, hatta bir önceki yıldan daha çok ciğerimiz sökülüyor.

Ne yazık ki, yine tedbir alınmıyor, yine aynı senaryo sanki kuralmış gibi tekrarlanıyor…

Yangınla ilgili sürekli mazeret üretiliyor, halkın nabzını almak için değişik gerekçeler öne sürülüyor…

Sabotaj, kundaklama, terör, bilerek imara açmak için yakıldığına kadar her şey söylendi…

İster terör, ister kundaklama, ister ihmal her ne sebeple olursa olsun, her yıl aynı bölgelerde, genellikle de turistik yerlerde orman yangını çıkması ve günlerce söndürülememesi en hafif deyimiyle basiretsizlik ve beceriksizliktir.

Deniliyor ki, bölücü terör örgütü PKK ve diğer teröristler bilerek ormanları yakıyor, elinde bidonla adam yakaladık, tutuklandı.…

Muhtemeldir, daha önce de bu konuda suçları çoktur. Vahşice cana kast edenlerin ormana ve ormandaki canlılara acımayacakları aşikardır…

Ancak bölücü terör örgütü PKK veya başka hainler ormanı yakıyor diye elimiz kolumuz bağlı oturup seyredecek miyiz?

20 yıldır aynı şeyler söyleniyor ama ne yazık ki 20 yıldır ormanlarımız yine yanıyor.

Şikayet etmek, beddua etmekle sorun çözülmüyor, kimsenin de canı yanmıyor; canları yansa da o güzelim ormanlar geri gelmiyor…

Öncelikle tedbir almak şart…

Tabii ki her ağacın başına jandarma dikemezsiniz ama ülkenin istihbaratı gerekli bilgileri toplar, canileri daha kibriti çakmadan ensesinden yakalar…

İstihbaratı sadece birilerini fişlemek için kullanırsanız, teröristler de ormanda cirit atar…

Her türlü tedbire rağmen yine orman yangınları olabilir, sonuçta doğal afettir. Bazen önüne geçilemeyebilir. Onun çaresi de yangınla mücadeleyi etkili şekilde yürütmek, daha da önemlisi yangınla mücadele için hazırlıklı olmaktır…

Ülkemizde, özellikle yaz aylarında hep orman yangını çıkıyor… Yıllardır ciğerimiz yanıyor…

Niçin buna karşı hazırlık yapılmaz, tedbir alınmaz?

Her şey kadere bağlanıyor ya, hadi yangını kadere bağladınız ama söndürme işi de mi kader? Niçin hemen müdahale edilmiyor ve söndürülmüyor?

Çok değil, üç beş lüks makam aracı ve uçağı satılarak alınacak yangın söndürme uçakları ile sorun çok da kolay çözülebilir…

20 yıldır hâlâ yangın söndürme uçaklarının yetersizliğini konuşuyorsak, ne kadar tedbirsiz olduğumuz daha net anlaşılır.

Ormanlar yanarken, uçakla havadan yangını seyretmek yerine, yangın uçağı ile müdahale etmek, söndürmek için daha etkili değil mi?

Yoksa tepeden bakınca yangının söneceğini mi düşünüyorsunuz!

*****

Kötü haber nasıl verilir!

Bir iş seyahatine çıkan zengin adam, evindeki bahçıvana telefon açarak sorar:

- Evden acele çıktığım için sormayı unuttum, her şey yolunda mı?

- Evet efendim her şey yolunda fakat, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum.

Adam sinirli bir şekilde:

- Ne demek küreğin sapı kırıldı, biz daha küreği yeni almıştık, diyerek bahçıvana telefonda güzel bir fırça çeker.

Bahçıvan:

- Efendim doğru yeni almıştınız fakat, köpeğinize mezar kazarken, galiba biraz fazla zorlamışım, bu yüzden kırıldı.

- Nee! Benim gözüm gibi baktığım karabaş öldü mü şimdi?

- Evet efendim havuza düştü ve oracıkta can verdi. Yaşaması için inanın elimden gelen her şeyi yaptım.

- Anlamadığım şey şu. Benim karabaş çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda boğuldu. Geldiğimde bunun hesabını vereceksin bana...

Bu kez bahçıvan şöyle cevap verir:

- Ama havuzun suyu boşalmıştı, betona çakıldı; bu yüzden hayatını kaybetti.

- Daha havuzu yeni doldurtmuştum. Neden boşalttınız?

- Biz değil itfaiyeciler boşalttı. Çünkü evdeki yangını söndürmek için ilâve suya ihtiyaç duydular.

- Evde yangın mı çıktı?

- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla çok sayıda insan geldi. Bir sigara izmaritinden kâğıtlar, ardından da perde tutuşmuş. O kalabalıkta farkına varamadık.

- Annem nasıl öldü? Sapasağlamdı.

- Haklısınız. Biz de şaşırdık ama, sizin yatak odanıza bir şey bakmaya girmiş. Yatakta karınızla en yakın arkadaşınızı görünce kalbine inmiş.

- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu? Bunaldım.

- Olmaz olur mu, var elbet. Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya… İşte onun neticesi pozitif çıktı.

*****

TEBESSÜM

Uyku

Temel, uykusuzluktan çok şikayetçiydi. Sabaha karşı uykuya dalabiliyor, bu sebeple çalar saati duymuyor ve hep işe geç kalıyordu. Patronunun çok sinirlendiğini görünce, uykusuzluğa çare için doktora gider.

Doktorun verdiği uyku ilacının etkisiyle o gece erken saatlerde uykuya dalar. Sabah da saatin çalmasından on dakika kadar önce uyanarak hazırlanır.

O gün ilk kez işe zamanında varır. Kapıda patronuyla karşılaşır. Gülerek patronuna selam veren Temel:

- Doktorun verdiği uyku ilacı bir harika... Bu sabah uyanmakta hiç zorluk çekmedim...

- Peki dün niçin işe gelmedin?
*****

GÜNÜN SÖZÜ

Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir.

Cenap Şahabettin